İsviçre planı ne zamandan beri kafamda vardı. Ama yapmaya soyunmak euronun şahlandığı, pandeminin coştuğu dönemlere denk geldi. (Meğer bubir şey değilmiş, euro bir coştu ki zaten biliyorsunuz)
Her neyse, ülke pahalı. Norveç ve İzlanda gibi ülkelerde gezmiş bir insan olarak İsviçre’nin pahalılığını ayrı bir yere yerleştiriyorum. Aylık yaklaşık 3500 euro civarındaki asgari ücret elbette ki bir o kadar da masrafa denk geliyor. Değineceğim
Ülke turistik açıdan olabildiğine organize. Norveç bile kendi tanıtımını yaparken karlı dağlarını “kendinizi isviçre’de sanabilirsiniz” gibi bir argümanla pazarlıyor. Refah toplumu Norveç bile İsviçre ‘nin durumunu kabullenmiş.
Ulaşım şahane. Ama bu şahane durumu yaşayabilmek için hala işin içinden çıkamadığım harika kart sistemine vakıf olmak gerekmekte. Tabi ki para önemli bir unsur. Belki de bu ülkede en önemli unsur.
Maliyetler…
Eğer Norveç, İzlanda pahalı ise İsviçre ne?
Ulaşım İzlanda da pahalıydı. Öyle ki Norveç’e döndüğümde havalimanından şehir merkezine ulaşan yarım saatlik yola ödediğim 13,5 euro pahalı gelmemişti. Sonra dank etmişti ama olsun. Zürih’te havalimanı ile merkez arasındaki on dakikalık yol 7,5 euro. “Seçenek var mı?” derseniz tabii. Yürümek ile taksi arasında geniş bir yelpazenin en ucuz motorlu araç maliyeti bu. “Daha aza getirmek mümkün mü?” Göreceli olarak evet.
Yeme içme olayı dehşetli. Zürihte fondü 40 cff. Thun’da, göl kıyısında capcanlı bir yerde 250 gr’ı 27 cff. Yerel meşhur bir şeyin fiyatı bu. Düşünün Big King Menu 16,70 cff. Neyse ki Migros, Aldi gibi firmaların rafları ve hazır sandviçleri benim tarafımdan satın alınmayı beklemekte.
Bir artı olarak musluk suyu içilebilir denmekte. Yani, bir şişe temin edildikten sonra bu masraf kalemini silebiliriz.
Dağıldım. Tekrar turizme dönüyorum. Adamlar 150 yılı aşkın bir zamandır turizm sektöründeler. Ülkenin yolları, ormanları, sahilleri hep buna göre işlenmiş. Gez, dinle ve harca mantığıyla İsviçre’de yaşıyorsunuz.
Artı olarak neredeyse iki yüzyıllık bir tarafsızlık politikası ülkenin bir nevi kasa olarak kullanılmasını sağlamış. Ama İsviçre bu kasayı korumak için güçlü bir orduya da sahip. Örneğin dikey olarak havalanabilen Harrier uçakları İsviçre- İngiltere ortaklaşa yapımı bir savaş aracı. Ülkenin coğrafi şartlarına en uygun araçlardan birisi bu. Öte yandan İsviçre ordusunun silah üretimi çakıdan ibaret değil. Bir savaş durumunda ele geçirdiğiniz İsviçre tüfeğini cephanesi kadar kullanabiliyorsunuz. Çünkü İsviçreliler kendilerine ait kalibrelere sahip. İsviçre ordusundaki her bir temel silah İsviçre’de üretilmekte.
Ayrıca vatandaşların her ay poligonda belirli sayıda atış yapma zorunluluğu var. Yani her İsviçreli asker doğmasa da savaşa hazır asker olarak yetiştiriliyor. Yani, İsviçre askeri denen insanlar Mikalenjelo elinden çıkma komik kıyafetlerle papanın korumasını yapan tarihi ve temsili figürler değil. İsviçre Ordusu tarihinde tek bir kez savaş kaybetmiş. O da Ortaçağda İspanyollara karşı İtalya’da. Zeka küpü bir Avrupalı 30,000 kişi ile ülkeye dalmış ama bir kaç yüz kişiyle dönüş yapabilmiş.
Bu başarı süper askerler ile değil, disipinli birliklerin uyguladığı güzel taktikler ile sağlanmış. Avrupanın ağır zırhlı süvarilerini dört metrelik mızrakları ile durduran 10 x10 kişlik kare formasyondaki birlikler o kadar meşhur olmuş ki İsviçrelier 1900 ‘lerin başına dek Avrupa’nın en aranan askerleri olmuş, kiralık askerlikten iyi para kazanmışlar.
Ulaşıma gelirsek…
Ülke ciddi ciddi demir ağlarla örülmüş. Bu lafta kalan bir söz değil. Kimi dağların tepelerine de demiryolları ile ulaşılabilmekte. Otobüslerse kimi unutulmuş yerlerde ya da sapa noktalarda yer almakta.
www.sbb.ch ülkeyi keşfetmenizi sağlayan sihirli link. Trenlerin oldukça dakik olduğu söyleniyor. Seyrek olarak yaşanan 1,2 dakikalık gecikmelerin dışında bir aksama pek yaşanmamakta. (Olanı da aksi gibi bana denk geldi)
Fakat ülkede herşey gibi gezmek de pahalı. Bunu engelleyecek yöntemler yok değl ama anlaması zor. Uzun uğraşlar sonunda çoğunu çözdüm.
Diğer bir kartımız, en sevdiğim kart olan Saver Day Pass. Bu kart kullanılacak günden 60 gün önce satışa sunuluyor. Başlangıç bedeli –eğer üstteki kartı kullanmıyorsanız- 52 CFF. Zaman ilerledikçe kotaya bağlı olarak 9 cff artışlar oluyor ve bu kart içinde bulunduğunuz gün alınamıyor. Alınmış bir kartın iadesi yok. Bu kart ile söz konusu gün ve sonraki günün sabah 5’ine dek hemen hemen tüm ulaşım araçlarını artı bir ücret ödemeksizin kullanabiliyorsunuz. Sadece dağlara çıkan rotalar ve cogwheel denen araçlarda geçerli değil. Ayrıca Bernina Express ve Glacier Express de bu kartla ücretsiz. Ama, koltuk seçme mecburiyeti var ve bu da yaklaşık kırk küsur CFF ek ödeme demek.
Gezeyim ama müze vb gezeyim diyenler için süper bir kart var. Bu kartımızın adı Swiss Travel Pass. Bu kart ile müzelere giriş ücretsiz. 3,4,8 yada 15 günlük alınabilen bu kartların garip tarafı bazı hatlarda geçersiz. İlginç.
Şehirlerin, kantonların ve hatta bazı bölgelerin kendilerine has indirim kartları var ama bir standart yok. İsviçrelilerin kart sistemini anlamak Einstein olmaya giriş adımlarının başında geliyor benim bakışıma göre.
Zorda kalırsanız şöyle bir imdat kolu var.
https://help.myswitzerland.com/hc/en-us ya da www.myswissalps.com
Başta yukarıdaki link gibi birkaç sitede İsviçreliler gayet profesyonel destek vermekteler. Örneğin ben, kafama takılan birkaç soruyu sordum. Gün gün rotamı paylaştım. İki farklı kişi rotam üzerinden beni analiz edip rotamı şekillendirdiler. Eğer bu adamlar olmasa ben Rigi Dağı’na vb gitmezdim. Basel de gezer bir iki şehre daha uğrar kendimi tekrar ederdim. Hayatımın deneyimlerinden birini yapmadım. Harikaydı.
Ülkeye giriş meselesi…
https://swissplf.admin.ch/formular
Yukarıdaki linkteki formu doldurun ve aşı sertifikalarınızın ekran görüntülerini alın. Hepsi bu kadar. İsviçre vize istiyor. Zor olduğu da söylenmekte. Ama geçerli bir şengen vizeniz varsa problem yok.
Konaklama biraz dert. Fiyatlar nedeniyle. Booking.com burada da yardımcı oluyor.
Nereleri, ne zaman gezilir sorusu belki de en zor ve en kolay cevabın olduğu soru. Her zaman… Ve her yeri. Doğası mükemmel. Treking, hiking ne ararsanız en kalitelisi burada. Ortaçağın ruhunu her bir tuğlasında hissedebileceğiniz kasaba ve şehirlerin haddi hesabı yok. Kış sporlarını seviyorsanız zaten Alp’lerin göbeğindesiniz.