Amerikalı büyük yazar John Steinbeck ‘in ülkemizde oldukça az bilinen kitabı “Köpeğim Charley ile Amerika Yollarında” için söylenebilecek çok bir şey yok. Eleştiremiyorum, adam ayrı bir boyutta; bir şey diyemiyorum çünkü adamın kitaplarını çevirenler apayrı boyutlarda, kaliteli isimler…
Yazarımız 1960’larda Amerika’yı yeniden tanıyıp keşfetmek için kamyondan bozma karavanı ve Fransız kanişi köpeği ile yollara düşer. Tabii, yakın çevresi “dur reis, bu yaşta bu yollar insanı öte tarafa yollar” minvalinde sözler etse de dinlemez.
Değişik mevsimlerde ülkeyi turlar. Adını her zaman yaptığı gibi saklar. Gerçi saklamasa da halkın inanacağını sanmıyorum. Büyüdüğü, batı kıyısındaki Salinas’a kadar gider. Sardalya Sokağı, Tatlı Perşembe, Tortilla Flat gibi eserlerinden tanıdığımız yöreleri, kişileri anlatırken değişimden ve bunun kendisini nasıl şaşırttığından da bahseder. Halbuki Tatlı Perşembe’de böyle bir sürecin sonucunda kağıda dökülmüştür.
Radyonun şiveleri öldürdüğünü görür. Her eyalette değişik ve yerel trafik kurallarının olduğunu anlatır. İnsanların halen birbirlerine yardımcı olduğunu gösterir. Ama hepsinden önemlisi ırkçılık konusunun altını çizer en canlı anlatımla. Amerika’nın kemik tabakasının zencilere bakış açısından, özellikle de çocuklarının zenci çocuklarla beraber okuması durumuna bile verdikleri tepkilerden bahseder.
Diğer kitaplarına oranla çok daha olgun bir tarz ile yazılmış kitap. Batı Kıyısı dönemi kitaplarındaki yorumlarındaki keskinlik ve belirgin bir açıdan yapılan gözlemler genellikle olgun bir insanın yorumlarına dönmüş bu kitapta.
Kaçırılmaması gereken bir kitap ve mutlaka uygulanması gereken bir davranış. Kim bilir gezdiğimiz yerleri kırk sene sonra gezsek nelerle karşılaşacağız?