Sabahtan Kuşadası ‘ndaki son günümüz tam anlamıyla kasabayı gezelim diye gene yollara döküldük.
Önce servisle kasabaya indik. Ara sokaklardaki dükkanlara bakınarak uzunca bir yolda ilerledik. Yolun bittiği yer bizim garın karşısında yer alan yokuşun başlangıcına yakın bir yermiş. Kadınlar Plajı denilen yere yönelen kahverengi levhaları izleyerek tırmanmaya başladık.
Yokuşun sonu denizin başlangıcı. Güvercinada’nın solunda yer alan küçük bir kıstakla karaya bağlı küçük bölgenin oradan Güvercinada ‘ya doğru yürüdük. Güzel villalar var. Güvercinada’ya gitmeye üşendiğimiz için uzaktan fotoğraf çekmekle yetindim. Neyse ki ultra zoom diye bir kavram ar. Bazı yerlere gitmekten insanı kurtarıyor. Ama ada üzerinde bizim gibi üşenmemiş çok sayıda insan vardı.
Kale için söylenecek pek bir şey yok. Ortasında Bizans döneminden kaldığı iddia edilen bir kulesi ve (uzaktan gördüğüm kadarıyla) tek sıra surları var. Surlarda yer alan bir iki burç ne bizim nede Roma tarzı. Neyse günümüzde kale turistik amaçlarla kullanılıyor, iyi de ediliyor.
Yürümeye devam edince az bir süre sonra kasabanın sahiline ulaşıyorsunuz. Bir iki katamaran gelmiş yolcularını bırakmış bile. Etrafta yaşını epeyce alıp da son dakikalarını yaşar görüntüde çok sayıda turist göze çarpıyor. Ne güzel, bizim insanımız yakınlarındaki bu güzelliklerin farkına varmaz, değerlendirmezken eloğlu dünyanın nerelerinden kalkıp geliyor. Para önemli elbette. Ama olay sadece para ile de bitmemekte.
Biraz oturup, soluklanıp nefes aldıktan (ve pek tabi bir ton fotoğrafta çektikten sonra) yine çarşıya ilerledik. Normalde otantik bir hava yoksa bu tip çarşı, Pazar dolaşmaktan pek hoşlanmam ama Kuşadası ‘nın çarşısının ayrı bir havası var. Öküz Mehmet Paşa kervansarayının (girişine göre) sağında kalan kısımda hediyelikler, hatıra eşyaları, deri ve tekstil ürünleri satılmakta. İskeleye yakın olduğu için fiyatlarda pahalı. Mesela kasabanın diğer kısmındaki dükkanlarda üç tanesi 20 TL ‘den satılan La coste imitasyonunun burada tanesi 40 TL idi. (Ama kumaşı farklı ve oldukça kaliteli idi, bunu da söylememek delikanlılığa sığmaz).
Çarşının diğer kısımlarını da dolanıp durduk. Dar sokaklarda yürümekten sıkıldığımız çoğu zaman alışverişi hanımlara bırakıp baba-oğul birbirimize yaslanıp oturmayı tercih ettik yada kafamıza göre yakın çevrede takıldık. Oğlan canlı müzik yapan bir grubun peşine takıldı. Sağ olsun çocuklarda oğlana bagetleri verip davulun başına oturttular. Yakıştı valla.
Akşam yaklaşınca gezmekten yorulan hanımlar yine sahile inip dinlenmeye başladılar. Tam o esnada katamaranlardan biri iskeleden ayrılmaktaydı. Epey tantanalı, koşturmacalı bir süreç bu. Bir apartman yüksekliğindeki bu dev taşıtlarının iskeleye yanaşmaları yada ayrılmaları epeyce bir emek ve dikkat gerektiriyor. İzlerken zevkli ve ilginç .
Her zaman dediğim gibi paşa şahsına münhasır insanlardan. Epeyce bir şeyler yapmaya çalışmış ama başarılı olamamış. Bununla beraber Egedeki denetimin zayıfladığını görüp bazı düzenlemeler yapmış. Misal olarak kervansarayın kendi başlı başına küçük bir kale. Günümüzde otel olarak kullanılmakta. Sahibi ile de içeride fotoğraf çekebilmek için izin alırken tanışma imkanım oldu. Fiyatları gayet makul. Temiz. Tipik bir Osmanlı kervansarayı.
Toparlamak gerekirse, Kuşadası bulunduğu yer itibari ile pek çok yere kolaylıkla ulaşılabilecek bir nokta. Çevre yerleşimlere gidebilmek için minibüsler gar girişinin hemen solundaki alandan kalkmakta. Buradan Aydın ‘a dek ulaşabilmek mümkün. Ya da Selçuk ‘a ulaşıp oradan Tire yada İzmir taraflarına gitmekte olasılıklar dahilinde.
Bence burada kalına süre içerisinde bizim gibi Tire – Ödemiş – Birgi hattı takip edilebilir. Bir başka gün ise Efes, Meryem Ana, Selçuk ve Şirince tarafları rahatlıkla gezilebilir. Bir günde Aydın taraflarına giderek değerlendirilebilir. Kuşadası’nın kendisi ve plajları diğer günler için yeterde artar bile. Ayrıca yakınlardaki Yunan adası Samos ‘a da kimi günler feribot seferleri var. İlginç bir alternatif olabilir.
Kuşadası turistik bir merkez olduğu için yiyecek sorun olmaz. Her keseye ve zevke hitap eden lokantalar gördüğüm kadarıyla mevcut. Hiç bir şeye girmem derseniz Burger King ve Mc Donald ‘s gibi fast food firmalarının da olduğunu eklemeliyim.
Gece hayatı ve eğlence hayatına gelince. Benim için antik bir kentte güneş altında dolanmak daha eğlenceli bir alternatif. Bununla beraber turist sayısının fazlalığı alternatifleri de beraberinde getirmekte. Aqua parklar sıklıkla karşımıza çıkmakta. Bunlardan şehir girişinde yer alan devasa bir örneğine sıklıkla minibüs seferleri düzenlenmekte. Dediğim gibi Kuşadası ‘nın içinde ve yakın çevresine iyi bir ulaşım ağı bulunmakta. Çarşı içerisindeki kalabalığa ve giyimlerine bakılırsa gecelerin uzun ve eğlenceli geçtiği de rahatlıkla söylenebilir.
Konaklamaya gelince çeşitli alternatifler mevcut. Beş yıldızlı otellerden, pansiyonlara büyük bir yelpaze yer almakta. Kasabanın merkezindeki pansiyonlar bile (yazdıkları fiyatlar şayet doğruysa) epeyce hesaplı.