Safranbolu’dan Bartın’a giden yol hiç bitmesin diyeceğiniz bir şekilde uzanmakta. Yalçın kayalıklar, yoğun ormanlar ve oldukça cılız bir şekilde akmakta olan Bartın Çayı ‘nın eşliğinde yola koyulduk. Halbuki bu umursamadığınız çay kabarabilme yeteneğine de sahip. Bartın’da bir köprünün hemen yanında geçtiğimiz yıllarda meydana gelen bir sel esnasında suyun yükseldiği son nokta işaretlenmiş. İnsanın dehşete kapılmasına yetecek bir yükselti.
Yol üzerinde Uluyayla denilen ilgililerince çok iyi bilinen bir yer var. Volkswagencilerin buluşma noktalarından birisi burası. Ayrıca pek çok mağara oluşumu olduğu fakat pek incelenmediği de bir başka ayrıntı.
Yola devam ettiğinizde Kuşkayası yol anıtı diye bir yapıtı görebiliyorsunuz. Güzel bir Karadeniz manzarasına sahip bir yamaçta büyücek bir kuş heykeli ve yanında şu an kafası olmayan bir Romalı asker heykelinden oluşmakta. Yol anıtları Roma ‘nın önemli yollarda hakimiyetini ve kontrolünü belirtmek için yapılmışlar. Ta ki hazine avcılarının dinamit vb ile bunları patlamalarına değin. Kuş kayası da bundan nasibini almış, görünen o. Anadolu’da ayakta kalan tek yol anıtı bu heykeller. Tarihçe olarak imparator Claudius ‘un Pontus valisi tarafından ilk yüzyılda yaptırıldığı yazmakta. Kartal her zamanki gibi Romanın askeri gücünü simgelemekte. Kartalında kafa kısmı tahrip edildiğinden başının hangi yöne yada yönlere baktığını bilemiyoruz.
Amasra:
Amasra’nın ilk girişinde Bakacak diye bir mevki var. Rivayete göre Fatih sefer sırasında burada “Lala çeşmi cihan dedikleri bu mu ola” demiş. Güzel bir yer ama ben “Şile’ye benziyor ” diyorum. Panoramik fotoğrafları çekebileceğiniz bir yer ve burada da yerliler dut vesair satmakta.
Hemen girişte yolun solunda eski Bahriye mektebinden müzeye çevrilmiş küçük bir müze var. Küçük bir müze diyorum ama içerik açısından ülkemizdeki en iyi on müzeden biri olduğunu otoriteler söylüyor. Müzenin iç kısmında bulunan sikkeler, heykel tarzı eserler var. Genelde buluntular daha beride kalan sanayi alanında çıkarılmış. Bahçesi ise görülmeye değer. Çok sayıda Cenevizlilere ait aile arması mevcut. Bahçe mutlaka görülmesi gereken bir yer.
Amasra’nın güzel bir kumsalı var. Kumsal ileride göreceğiniz üç parçadan oluşan mendireğin bir neticesi. Mendireklerle çevrili benzeri kıyılarda zamanla buna benzer bir kumul hareketi söz konusu. Sanırım dalgaların karaya direk vurup dönmesi değil de mendirekler nedeniyle dalgaların karaya uzun süre sürtünüp gitmesinden kaynaklanıyor.
Mendirek içinden gezi tekneleri kalkmakta. Teknelerin gezi bedeli beş yada on milyon olarak değişiyor. Standart gezi rotası mendirek dışına çıkıp kale etrafından dolanıp Tavşanadası’nı biraz geçmekten ibaret. Ama diğer kısımlara gitmek için tekneleri bedeli mukabilinde kiralamakta pekala memnun. Amasra’nın özellikle doğusuna doğru çok güzel kumsallara sahip olduğunu eklemeliyim.
Kaleden iç kaleye geçiş bir köprü vasıtasıyla sağlanmakta. Köprü tek kemerli. Açıkta Tavşanadası diye adlandırılan bir ada bulunmakta. Üzerinde kalıntılar varmış gidemediğimizden göremedik. Bu arada kale içinde Kilise Mescidi diye anılan eski bir Bizans şapeli var. İyi şekilde restore edilmiş ama hem ibadete hem ziyarete kapalı. Daha büyükçe bir tanesi ise günümüzde Fatih Camii adıyla ibadete açık ama özgün değil.
Tekrar köprüye dönelim. Köprünün bittiği noktada kapının üstünde bir delik var. Çok sayıda ekseriyetine orta yaş ve üzeri kadınların oluşturduğu kalabalıklar buradan içeriye çakıl taşlarını atmakta. İsabetsiz atışlar sizin isabet almanıza neden olabiliyorlar. Tabii ki kaleyi inşa eden istihkamcılar oradaki açıklığı kocakarılar dilekleri için taş atsın değil kapının önünde bekleşen kalabalıkları yukarıdan vurmak için yapmışlar. Zaten kapının ikinci çıkışında kapıya destek veren tahtaların yerleştirildiği kirişler görülmekte. Kapının dibinde CEASAR yazısını da çok dikkat ederseniz görebilmektesiniz.
Bu noktalar çok güzel fotoğraflar almaya özellikle panoramalar çekebilmeye elverişli.
Amasra’ya gelindiğinde mutlaka sahildeki lokantalarda bir şeyler yenmeli. Balık taze ve ucuz. Porsiyon kavramı burada yerini tava anlayışına kaptırıyor. Bir tava hamsi iki kişiyi ziyadesiyle doyurmakta. Fakat salata kavramı Amasra’da bambaşka. Devasa boyutta bir salata tabağı. Sözü burada kesiyorum fotoğrafına bakmanız yeterli.