Gezip KeşfedelimGezip KeşfedelimGezip Keşfedelim
  • Anasayfa
  • Turlarımız
    • Avrupa Turları
      • En kapsamlı, en dolu dolu Yunanistan Turu’nda bizimle gezer misiniz?
      • Moldova’yı Geziyoruz: 5 Gün 3 Bölge Sayısız Kent ve Kasaba (Gagavuzya, Transdinyester, Kişinev)
      • Macaristan’a, Kurultay’a gidiyoruz, akraba topluluklarla buluşuyoruz ( 2. grup )
      • Macaristan’a, Kurultay’a gidiyoruz, akraba topluluklarla buluşuyoruz
      • 8 Günlük Her yönüyle Büyük İzlanda Turu
      • Kısa İzlanda Turu
      • Arnavutluk Turları
      • Bosna Hersek Turları
      • Çekya Turları
      • Karadağ Gezisi
      • Kosova’ya gidiyoruz…
      • Macaristan Turları
      • Makedonya Gezisi
      • Sırbistan’ı bizimle gezmeye ne dersiniz…
    • Asya Turları
      • Hindistan Turları
      • 3 Ülke Turu ( Kazakistan – Tacikistan ve Özbekistan )
      • Kırgızistan Kültür, Tarih ve Yürüyüş Turu
      • Kazakistan – Kırgızistan Turu
      • Kazakistan ve Özbekistan Tarih Turu
    • Afrika Turları
      • Kahire Turu
      • Büyük Mısır Turu
  • Kategoriler
    • Duyurular
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Güney Amerika
    • Kuzey Amerika
    • Okyanusya
    • Türkiye
    • Spor
    • Kitap
  • Hakkımızda
    • Hakkımızda
    • Gezdiğim Ülkeler
    • Danışmanlık
    • Kitaplar
      • Berberi Korsanların Hikayesi – Stanley Lane-Poole (Çeviren: M. Bora Arasan)
  • Blog
  • Forumlar
  • İletişim
    • İletişim
    • Sponsorluk
Okuyorum: Tunus Gezisi : Gün 3 – Kayruvan ve Monastır
Paylaş
Bildirim
Yazı Tipi Yeniden BoyutlandırıcıAa
Gezip KeşfedelimGezip Keşfedelim
Yazı Tipi Yeniden BoyutlandırıcıAa
  • Anasayfa
  • Turlarımız
  • Kategoriler
  • Hakkımızda
  • Blog
  • Forumlar
  • İletişim
Hemen Ara
  • Anasayfa
  • Turlarımız
    • Avrupa Turları
    • Asya Turları
    • Afrika Turları
  • Kategoriler
    • Duyurular
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Güney Amerika
    • Kuzey Amerika
    • Okyanusya
    • Türkiye
    • Spor
    • Kitap
  • Hakkımızda
    • Hakkımızda
    • Gezdiğim Ülkeler
    • Danışmanlık
    • Kitaplar
  • Blog
  • Forumlar
  • İletişim
    • İletişim
    • Sponsorluk
Giriş Yap Giriş Yap
Bizi Takip Edin
  • Sponsorluk
  • İletişim
Tüm Hakları Saklıdır. 2024 © M. Bora Arasan. | GezipKesfedelim.com
Sousse Ribatı, Tunus
Gezip Keşfedelim > Blog > Afrika > Tunus Gezisi : Gün 3 – Kayruvan ve Monastır
Afrika

Tunus Gezisi : Gün 3 – Kayruvan ve Monastır

Bora Arasan
Son güncelleme: 15/11/2024 22:04
Tarafından Bora Arasan
Paylaş

Erkenden kalktık. Taksiye atlayıp dolmuş duraklarının olduğu yere geldik. Bizi şaşırtmayacak şekilde bir karmaşa hakim buraya. Fakat şaşırtan şey, medeni batılının menfaati söz konusu olduğunda genlerinde saklı barbarı sakınmadan bu tip coğrafyalılarda ortaya çıkarıyor oluşu. Zaten sıra  yok. Ama adamlar sıra olmayınca Arapları aratmayan bir yabanilikle araçlara dalıyorlar.

Hangi otobüs nereye gidiyor yada nereden kalkıyor? Bu sorular cevapsız gibi. Tam bir keşmekeş. Soru soruyoruz yanıt yok. Gençler bize başka bir gezegenden gelmişiz gibi bakıyor. Neyse ki yaşlıca bir Avrupalı kadın bize bir minibüsten sesleniyor ve Kayruvan operasyonu başlıyor.

Yolun solunda yani güneyde uzanan Seydi El Hani Tuzlası devasa göründü gözüme. Fakir mekanlardan geçiyoruz. Kimi zaman tüm bu fakirliğe taban tabana zıt kalan mekanlardan da geçmiyor değiliz. Ama görünen o ki derin bir fakirlik ülkeye işlemiş durumda ve sahilin turizm gelirlerinden buralara yansıyan pek bir şey de yok.

Kayruvan, İslamın Magripteki ilk köprü başı olarak anılıyor. Gerçi kurulan ilk Arap yerleşimi kısa sürede Berberilerce yok edilse de 694 ‘te Araplar şehri yeniden organize ederler. Bu şehrin de kuruluş hikayesi neredeyse tüm çöl şehirleri gibi kuyularla ilişkili. Efsaneye göre Okba ibn Nafaa çölde ilerlerken atı  kumlarda yatan altın bir kadehe takılır. (gobleti kadeh olarak çevirdim, başka anlamı varsa metni değiştiririm.) Bu kadeh birkaç sene önce Mekke’de kaybolmuştur. Atından inip kadehi alır ve kadehin yerinde su çıkmaya başlar. Hemen buraya bir kuyu açılır ve Okba ibn Nafaa garnizonunu buraya kurar ve Arapça karargah anlamına gelen “kayravan” adını verir.


Otobüs bizi Seydi Sahabe Zaviyesinde (zaviya sidi sahab) indiriyor. İndiriyor çünkü bu adama milyon kere şehrin girişinde bir yerde bizi indir demiştim. Fakat bu arkadaş sanki bir kez bile bir şey dememişim gibi gaza basıp Kayruvan Medinası’nın epey uzağındaki bu zaviyede ben bağırınca indirdi gülerek.

Burası peygamberimizin sahabelerinden Ebu Zama el Belevi ‘nin de kabrinin olduğu mübarek bir mekan. Bu sahabe “berber” olarakta anılırmış halk arasında. Çünkü peygamberimizin üç sakal telini her daim yanında taşırmış. Bizimkiler buraya bir fundık (hacılar için bir nevi otel) ve bir de medrese eklemişler. Fakat sahabenin lakabından dolayı “Berberin Camii” diye de anılıyor.

Gelmişken girelim dedik. Erken bir saatte sağlam bir güneşin altında içeri girmek için epeyce bir kalabalık beklemekte. Normalde müslüman olmayanların girmesi yasakmış. Yıldız sıramız gelince kafasını kapattı, biz de baba oğul besmele ile içeri girince bize uzaylı gibi bakan yerli Araplar dumura uğradı. Bir de  bahşiş koparmaya gelen Arabın elini “selamın aleyküm ya habibi” ile tutunca bize bulaşmayı bıraktılar ama uzaktan bakmaya devam ettiler.

Kim ne dersin, gerek curcunası gerekse mimarisi nedeniyle bence Berberin Camii şehrin ulu camiinden de daha görülesi bir mekan. Yeni evlenenler, türlü derdi olanlar akın akın buraya gelmişler. Öte yandan küçük avlusunu çevreleyen sütunlar muhtemelen civar Roma şehirlerinden aşırılma. Bu sütunların hemen yukarısındaki alınlıklarda güzel bir taş işçiliği varken bunların biraz üstünde ise renkli çinilerden oluşturulmuş geometrik süslemeler var. Buna karşın duvarlarda ise çiniler ve tavana yakın yerlerde alçıdan kimi zaman da mermerden yapılmış süslemeler var. Dediğim gibi burada da biraz takıldıktan sonra ana hedefe doğru yöneldik.

Kayruvan İslam ‘ın en önemli merkezlerinden birisi. Buralılara göre Mekke, Medine ve Kudüs’ten sonra en önemli dördüncü merkez olarak kabul ediliyor. Şehrin kalbi Ulu Camii ve buradan oraya ulaşabilmek için epeyce taban tepeceğiz.

Önce medinaya ulaşmak için fakir mahalleleri aşıyoruz. Burası benim gözümde gerçek kültürü yansıtıyor. Turistik kaygılardan çok geleneklerin şekillendirdiği – yada renklendirdiği – sokaklarda ilerliyoruz. Örneğin, daracık masmavi duvarların arasından ama çöpleri aşarak geçiyoruz, harika süslemeli ama boyası dökülmüş hatta yer yer paslanmış mavili, sarılı kapıları olan evlerin önünden geçiyoruz. Öyle ki, sanırım pek turist geçen yerlerde değiliz ki pencerelerden bize bakıyor millet.

Bir meydana ulaşıp bir şeyler içiyoruz. Unutmadan, bu meydana ulaşabilmek için kat etmeniz gereken caddedeki en güzel bina Osmanlı Paşasının günümüzde müze olan köşkü. Durup soluklandığımız yer kahve gibi bir yer. Herkesin kendi halinde olduğu bir yer burası.

Kalkıp bir ana caddeye ulaşıyoruz. Burası şehrin turistik merkezi ki artık kapılar bakımlı, duvarlar boyalı. Ama insan hep aynı insan, yapacak bir şey yok. Selam verip şehrin spesiyalitesi sayılan “makrud” isimli tatlıyı tatmak için bir dükkana giriyoruz. Makrud hurma ezmesinden yapılan değişik bir tatlı. Benzerlerini incirden yapılmış bir varyasyonunu Egede bir yerlerde yemiştim kim bilir ne zaman. Dilediğimiz kadar tadıyoruz, adam sadece gülümsüyor. Teşekkür etmek için ağzımızı açacak oluyoruz bir başka raftakileri işaret ediyor. İpin ucunu kaçırdık, ayıp olmasın diye biraz alalım diyoruz. Adam tartıyor sonra bir avuç daha atıyor üzerine, bedeli ise bunun milyon kalori ve üç beş kuruş bir şey. Meğer burası makrud tatlısının şehirde en iyi yapılan yeriymiş.

Yola devam… Aldığımız şeker ile birkaç gün yürürüz herhalde. Ana caddeden ayrılıp sağa sola giriyor ve en iyi yaptığımız şeyi burada da yapıp kayboluyoruz. Medinanın sur kapılarına ulaştık, duvar dibinde ilerliyoruz. Görüntü olarak Rabat ‘ın banliyösü Sale ‘yi andıran bir yerdeyiz ama o mekanın insanı gibi tekinsiz ve karanlık tek bir yüze dahi denk gelmeden Ulu Cami ‘ye ulaşıyoruz.


Ulu Camii, kum taşından tuğlalarla inşa edilmiş ve büyük payandalarla desteklenen kalın duvarları ile camiden çok bir kışlayı daha doğrusu yöresel deyimiyle büyücek bir ribatı andırıyor. Bir yüksek minaremsi kulesi ve tam karşısındaki küçük yükseltisiyle dikdörtgen bir yapı burası.

İçeriye Roma sütunlarının arasında yer alan bir kapıdan geçerek ulaşıyorsunuz. Bilet sormak için gelen görevli gençlere selam veriyoruz. Nereli olduğumuzu sorduklarında da Türk olduğumuzu belirtiyoruz. Gençler ekstradan para koparabilmek için türlü şeyler yapsa da çoğunu savuşturuyoruz. Ama biri gayet ısrarcı. Konuşuyoruz, Fransa’da işletme yönetimi okumuş. Memleketine dönmüş ama iş yokmuş ve son zamanlarda ülkeye turistte gelmez olmuş. Gelenlerde tur ile geldiklerinden imkanlar iyice kısıtlıymış.

Neyse, cami yapı olarak Suriye’deki ulu camilerin benzeri bir şekilde yapılmış. Yani küçük kapalı alanlar ve devasa avlular şeklinde temel olarak. Çok sayıda devşirme sütun ve sütun başlığı burada da kullanılmış.

Israrcı arkadaş bizi dışarıda bir yere götürdü. Dediğine göre burada manzara daha güzelmiş. Gerçekten de bizi götürdüğü dükkanın terasından ulu camiyi net olarak görebilmek mümkündü, birkaç fotoğraf çektim ama dükkanda ilgimi çekebilecek hiçbir şey yoktu. Zaten genelde para ödemem gereken şeylere pek bir ilgim yoktur. Ama eşimin ısrarıyla çocuğa bir 5 dinar verip bayramını da kutladım. Sevinçten hoplaya zıplaya gitti.

Günün yarısına yakını gitti. Dönüş yoluna düştük. Şehrin modern kesimleri diyebileceğimiz kesimlerdeyiz ama pejmürdelik her yerde. Fakir olunabilir, ahmak olunabilir, eyvallah ama bu gördüklerimin hiçbir açıklaması olmaz.


Kurban bayramı olduğunun göstergesi olarak kesik parçalar her yerde. Yani işkembesini, şusunu busunu almadığın yerini koy torbaya değil mi? Yok, Arap almış atmış kenarı. Mesela kurbanın en meşakkatli işlerinden birisi kurbanın kafasını temizlemek, derisini yüzmektir değil mi? Arap buna da çözüm bulmuş. Kafayı ateşe tutup tüyleri yakıyor ve elleriyle ovalayarak temizliyor. Şehrin bu mahallelerinin nasıl koktuğunu hayal edebilirsiniz.

Yol üzerinde gördüğümüz kalabalık ve nispeten derli toplu bir lokantada oturduk. Arapça ve Fransızcadan müteşekkil menüden bir şey anlamadığımız için garsona milletin tabaklarındaki, yediği şeyi işaret edip ülkenin fanta çakması içeceği Boga ‘dan sipariş ettik.

Yemek patates, közlenmiş patlıcanın üzerine kırılan az pişmiş yumurta ve cehennemden çıkma acısıyla yeşil biberden ibaret neredeyse bedavaya yakın bir fiyatı olan bir şeydi. Tadı benim için pek bir şey ifade etmediği için sadece öteki günlerde başıma bela olmamasını temenni ederek yiyebildiğim kadarını yedim. Yıldızla Mete her zaman ki gibi silip süpürdüler.

Geldiğimiz yolu bu kez eski bir Mercedes içinde ışık hızını zorlayarak döndük ve hedefi Monastir kentine yönelttik.

Monastır Susa ‘nın bir banliyösü sanırım. Çünkü içi öğrencilerle dolu körüklü bir belediye otobüsü ile yola koyulduk. Bayramın ikinci günü ama okullar açık. Ya da en azından belirli okullar açık gibi.

Monastır ‘ın dış taraflarında turistler için bambaşka bir dünya inşa edilmiş. Tıpkı bizim güney sahillerimiz gibi devasa ama hayattan kopuk çok yıldızlı oteller ve tatil köyleri deniz kıyılarını çoktan işgal etmiş.

Otobüs durağından bir km kadar yürüyerek turistik bölgeye ulaşıyoruz. Monastır bir Fenike kolonisi olarak kurulmuş. En önemli özelliği Tunus ‘u bugünkü medeniyet seviyesin eriştiren Habib Burgiba ‘nın doğum yeri olması. –Ayrıca anıt mezarı da burada-

İlk hedefimiz Ribat. İyi restore edilmiş, sağlam bir kale. Heybetli bir şekilde denizi bekliyor. Sahil ise huzurlu ve zevkli bir şekilde yürüyüp vakit geçirebileceğiniz bir limana ve palmiyelerin gölgelendirdiği bir gezi yoluna sahip. Tabii biz ribatın duvarlarının dibinde gölgede nefes almaya çalışıyoruz.

Medinaya dalıyoruz tekrar. Buranın medinasına yabancı eli değmiş kesinlikle. Ta otobüs durağından sahile kadar uzanan “Hürriyet Caddesi” medina ortasında tıpkı İtalyan korzoları gibi yuvarlak bir meydana dönüşüyor ve bu çemberin çevresi Avrupai binalarla sarılı oluyor. Bu binalar da zaten genelde restoranlar var. Şehrin kuskus ‘u meşhur ve bunu burada LP Tunus Al Hambra restoranında önerdiği için burada denedik.


Uzunca bir bekleme süresinin ardından kus kus geldi. Tunus ortalamasına göre gayet yüksek bir fiyata ortalama bir tat ve görünüme sahip göründü bana. Gene de denemiş olduk.

Medinanın ara sokaklarına girip çıktık. Göz iyice alıştı artık Tunus ‘un turistik şehirlerine ve onların medinalarına. Kısa sürede bizi Susaya götürecek dolmuşların oraya gittik ve dönüşe geçtik.

Yarın itibariyle Tunus’a gelen turların pek uğramadığı Sfaksis ve daha da güneyine gitmek için Susa’dan ayrılıyor olacağız. Sfaksis ‘in güneyi özellikle Cerbe Adası tam bir bilinmezlik. Ama onların izinden gidip anıları kovalayarak mezarlarına dua etmeye gelen torunları için tüm olası belaları bertaraf edeceklerinden eminim.

Bu makaleyi paylaş
Facebook Twitter Pinterest Whatsapp Whatsapp LinkedIn Telegram Threads Email Copy Link Print
Paylaş
Tepkin Nedir?
Love0
Sad0
Happy0
Angry0
Surprise0
Wink0
Değerlendirme Bırak Değerlendirme Bırak

Değerlendirme Bırak Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen bir oy belirleyin!

Hemen Ara

Kategoriler

  • Afrika
  • Arkeoloji
  • Asya
  • Avrupa
  • Duyurular
  • Geziler
  • Kitap
  • Müzik
  • Sinema & Film
  • Spor
  • Tarih
  • Teknoloji
  • Türkiye
  • Yaşam

Popüler Aramalar

17. yüzyıl osmanlı 1793 Kurt ve Bekçi bahreyn balkan before the rain bisiklet bisiklet turu giro giro d'italia ispanya bisiklet turu kaneo kitap kuveyt Köprülerin Arasındaki Şehir 1974 mohaç osmanlı Niklas Natt Och Dag osmanli askerî tarih osmanli avrupa osmanli avrupa fethi osmanli avrupa seferleri osmanli balkanlarda osmanli macaristan osmanli sefer günlükleri osmanli sefer organizasyonu osmanli tarih osmanli viyana planı osmanlı askerî harekâtı osmanlı balkanlar osmanlı coğrafya osmanlı lojistik osmanlı macaristan seferi osmanlı rota haritası osmanlı tuna seferi osmanlı viyana yolu polisiye sadrazam kara mustafa solina silahlı tarih viyana kapıları 1683 viyana kuşatması rotası viyana seferi güzergahı viyana yürüyüşü 1683 vuelta vuelta 2025 yağmurdan önce
- Reklam -
Ad imageAd image

Takipte Kalın

FacebookLike
InstagramFollow
YoutubeSubscribe
TiktokFollow

Takvim

Aralık 2025
P S Ç P C C P
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
293031  
« Ağu    

Bunları da Beğenebilirsin

Bardo Müzesi'nden muhteşem mozaikler
Afrika

Tunus Gezisi : Gün 8 – Başkent Tunus

Bora Arasan 12 dakikalık okuma
Mustafa Paşa Kalesi'nden ufuklar, Cerbe Adası, Tunus
Afrika

Tunus Gezisi : Gün 7 – Cerbe Adası, Houmt Souk

Bora Arasan 13 dakikalık okuma
Cerbe Sahilleri, Tunus
Afrika

Tunus Gezisi : Gün 6 – Korsanların yatağı Cerbe Adası

Bora Arasan 4 dakikalık okuma
Cerbe Yollarında, Tunus
Afrika

Tunus Gezisi : Gün 5 – Akdeniz denizcilik tarihinin mihenk noktası Cerbe Adası

Bora Arasan 5 dakikalık okuma

GezipKesfedelim.com, seyahat severler için birinci sınıf bir rehberdir. Platformumuzda dünya genelinde popüler ve gizli kalmış destinasyonlar hakkında kapsamlı bilgiler bulabilirsiniz. Yerel halkın önerileri ve deneyimleriyle seyahatlerinizi daha özel hale getirebilirsiniz. Blog yazıları ve seyahat hikayeleri, yeni yerler keşfetmek için size ilham verecek. 

Kategoriler

  • Afrika
  • Asya
  • Avrupa
  • Duyurular
  • Genel
  • Güney Amerika
  • Kuzey Amerika
  • Okyanusya
  • Türkiye

Bilgilendirme

  • Hakkımızda
  • Danışmanlık
  • Sponsorluk
  • İletişim

Takipte Kalın

Yeni maceralar ve keşifler için bizi izlemeye devam edin!
  • Telefon: +90 542 744 70 04
  • E-Posta: bilgi@gezipkesfedelim.com
Gezip KeşfedelimGezip Keşfedelim
Bizi Takip Edin
Tüm Hakları Saklıdır. 2024 © M. Bora Arasan. | GezipKesfedelim.com
  • Sponsorluk
  • İletişim
Tekrar Hoşgeldiniz!

Giriş Yapın

Kayıt Ol Şifreni mi unuttun?