Gün 7
Moskova’da uçağa yetişmemiz tam anlamıyla maceralı olduğundan bu kez otelden erkence ayrıldık. Hatta kahvaltıyı bile havalimanında yaptık.
Uçuşu hatırlamıyorum bile. Ufak tefek bir havalimanına indik. Beyaz Rusya ve Minsk ilk intibah olarak pek iç açıcı değil. Araştırmalarımda da bir şey bulabilmiş değilim.
Havalimanından merkeze gidebilmek için otobüs bekliyoruz. Para bozduracak bir yer bulamadım. Zaten havalimanında para bozdurmak stres açısından yurtdışında taksiye binmek gibi bir şey benim için.
Şaşırtıcı bir şekilde havalimanında otobüs biletlerinin alınabildiği bir kiosk var. Şaşırmaya devam ediyorum. Bu kioskta İngilizce menü de bulunuyor ve son nokta kredi kartı kabul ediyor. Biletler hazır otobüs bekliyoruz.
Minsk eski bir şehir. Ama eskiliğini gösteren pek bir şey kalmamış. Neden derseniz nedeni 2. Dünya Savaşı. Almanlar şehri Ruslardan alırken ve Ruslara karşı savunurken olan şehre olmuş ve şehrin %90 ‘ı ve Yahudi nüfusunun tamamı yok olmuş.
Şehirde bir ana cadde var. Tüm hayat bu cadde ve bu caddeden açılan arterler üzerinde sürmekte. Bu cadde Niezalieznasci Caddesi. Yerlilerin kolaylıkla söylediği ama benim için arkaik dönemlerden sihirli ve lanetli bir kelime gibi algıladığım bu kelime bağımsızlık demek. Hemen hemen her şey bu caddede. Bu caddeyi gezdiniz mi şehri gezdiniz demek.
Bu kez otel yerine tuttuğumuz bir evde kalıyoruz. Her ne kadar gezecek pek bir yeri yok gibi görünse de Beyaz Rusya’da güvenlik sorunu da yok. Polisler kimseye karışmıyor ve yardım istediğinizde ellerinden geleni yapıyorlar. Bu ülkede suç olan tek bir şey var ve öğrenene dek bu suçu işledim. Karşıdan karşıya geçecekseniz trafik ışıklarını ve yaya kaldırımlarını kullanacaksınız. Osman, ben bir İstanbullu olarak kafama göre geçerken herkesin bana baktığı konusunda defalarca uyardı. Daha sonrasında bir kafede tanıştığım genç uyarıları içinde bundan bahsetti. Uyarılar mı bundan ibaretti zaten J
Odaya yerleştik. Hemen çaprazımızda yer alan beyaz, önünde Beyaz Rus bayraklarının dalgalandığı Güzel Sanatlar Müzesi’ne gittik. Kapalıymış. Her zaman bir tamirata denk gelmesek olmaz. Özgürlük Caddesi üzerinde keşif gezisi yaptık her zamanki gibi.
Hava sadece 7 derece ve rüzgar nedeniyle de çok soğuk. Alt geçitlere girdik. Yer gök çiçekçi dolu ve tiyatro bileti almak için insanlar upuzun kuyruklar oluşturmuşlar. Dükkanlara girdik ve magnetler inanılmaz pahalı.
Yolun karşısındaki markete dalıp türlü ıvır zıvırı yağmaladım. Bu coğrafyada ekmekler poğaça gibi. Yedikçe insanın daha yiyesi geliyor. Ben de yiyorum ne yapayım…