Gezip KeşfedelimGezip KeşfedelimGezip Keşfedelim
  • Anasayfa
  • Turlarımız
    • Avrupa Turları
      • En kapsamlı, en dolu dolu Yunanistan Turu’nda bizimle gezer misiniz?
      • Moldova’yı Geziyoruz: 5 Gün 3 Bölge Sayısız Kent ve Kasaba (Gagavuzya, Transdinyester, Kişinev)
      • Macaristan’a, Kurultay’a gidiyoruz, akraba topluluklarla buluşuyoruz ( 2. grup )
      • Macaristan’a, Kurultay’a gidiyoruz, akraba topluluklarla buluşuyoruz
      • 8 Günlük Her yönüyle Büyük İzlanda Turu
      • Kısa İzlanda Turu
      • Arnavutluk Turları
      • Bosna Hersek Turları
      • Çekya Turları
      • Karadağ Gezisi
      • Kosova’ya gidiyoruz…
      • Macaristan Turları
      • Makedonya Gezisi
      • Sırbistan’ı bizimle gezmeye ne dersiniz…
    • Asya Turları
      • Hindistan Turları
      • 3 Ülke Turu ( Kazakistan – Tacikistan ve Özbekistan )
      • Kırgızistan Kültür, Tarih ve Yürüyüş Turu
      • Kazakistan – Kırgızistan Turu
      • Kazakistan ve Özbekistan Tarih Turu
    • Afrika Turları
      • Kahire Turu
      • Büyük Mısır Turu
  • Kategoriler
    • Duyurular
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Güney Amerika
    • Kuzey Amerika
    • Okyanusya
    • Türkiye
    • Spor
    • Kitap
  • Hakkımızda
    • Hakkımızda
    • Gezdiğim Ülkeler
    • Danışmanlık
    • Kitaplar
      • Berberi Korsanların Hikayesi – Stanley Lane-Poole (Çeviren: M. Bora Arasan)
  • Blog
  • Forumlar
  • İletişim
    • İletişim
    • Sponsorluk
Okuyorum: Yunanistan Bisiklet Turu 2024
Paylaş
Bildirim
Yazı Tipi Yeniden BoyutlandırıcıAa
Gezip KeşfedelimGezip Keşfedelim
Yazı Tipi Yeniden BoyutlandırıcıAa
  • Anasayfa
  • Turlarımız
  • Kategoriler
  • Hakkımızda
  • Blog
  • Forumlar
  • İletişim
Hemen Ara
  • Anasayfa
  • Turlarımız
    • Avrupa Turları
    • Asya Turları
    • Afrika Turları
  • Kategoriler
    • Duyurular
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Güney Amerika
    • Kuzey Amerika
    • Okyanusya
    • Türkiye
    • Spor
    • Kitap
  • Hakkımızda
    • Hakkımızda
    • Gezdiğim Ülkeler
    • Danışmanlık
    • Kitaplar
  • Blog
  • Forumlar
  • İletişim
    • İletişim
    • Sponsorluk
Giriş Yap Giriş Yap
Bizi Takip Edin
  • Sponsorluk
  • İletişim
Tüm Hakları Saklıdır. 2024 © M. Bora Arasan. | GezipKesfedelim.com
Gezip Keşfedelim > Blog > Avrupa > Yunanistan Bisiklet Turu 2024
AvrupaSpor

Yunanistan Bisiklet Turu 2024

Bora Arasan
Son güncelleme: 07/05/2025 15:00
Tarafından Bora Arasan
Paylaş

Yunanistan’a geçmeden iki tur planlamıştım. Biri Doğu yönüne doğru olacaktı ve yorucu bir turdu. İki yerde sağlam yokuş mevcuttu. Gene de Ferecik’e uzanan ve sahilden dönen bu yolu bir başka yazın rotası olarak depoladım.

Batı yönünde de İskeçe’ye dek gidip döneyim mi yoksa yolda Porta Lagos yoluna sapıp sahile gidip geleyim mi diye ikilemde kaldım. Sahil daha akılcıl geldi, çünkü hem denizde ferahlarım hem de bizim familya olmasa da bizim taraflardan birilerine denk gelip en kötü onlarla dönerim dedim.

Güzel bir plan yaptım. Gerçi eskiden googlemaps Yunanistan’da bisiklet rotalarını veriyordu. Bu kez vermedi ama hiç hesaba katmadığım yürüyüş rotalarını gösterdi. Yürüdüğüme göre pedal da çevirebilirim diyerek rotayı çizdim. ( Şu an o rotadan yürütmüyor)

Tur öncesi yeğene sordum. “Hüseyin” dedim, “bak buradan yol varmış boşa iniyormuşum asfalta”

Çocukcağız “O Balkan yoludur enişte gidilmez oradan” diye cevap verdi.

Yol kötüdür diye canım demir atım “Dark Avenger”a binmedim. Hüseyin’in dağ bisikletini verdiler, lastikleri şişirdik. Fren en son bıraktığım gibi. Bir sene evvel Dark Avenger ile 40 ile keskin bir viraja dalmış, dualar ve şansımın yardımıyla yoldan çıkıp böğürtlenlerle bütünleşmemiştim. Bu bisiklet bu hıza çıkmaz. Çıkar çıkmasına ama durmaz. O nedenle fazla hızlı gitmeden güvenli bir hızda ilerlemek gerekecek diye düşündüm.

Sırt çantama suları doldurdum. Kaynanamın telefonu aldım. Böylelikle yolda kalsam da bir şekilde yardım alabilecektim.

Vedalaşıp çıktım.

Yol hızla toprağa döndü. Aslında yol da değil. Orman yolu gibi bir şey. Köyden çıkarken köpekler şöyle bir baktılar ama kovalayan vb olmadı. Zaten yol bitince de dere yatağı gibi bir yere girdim. GPS “yürü kardeş” diyor ama dere yatağı burası. Allahtan altımdaki de dağ bisikleti, hoplaya zıplaya gittim. Dark Avenger buralara giremezmiş. Aslında sola giden ayrımdan ilerleseymişim bu dere yatağından gitmeme de gerek kalmayacakmış.

Yol kenarında iki köylü konuşuyordu ben yanlarına yaklaşırken. “Bu yunanda da hiç kafa yok be ya” dedi. Sanırım kask taktığım için beni yunan sandı. “Selamın aleyküm” dedim. Hiç bozmadı, umursamadı bir “aleyküm selam” ile yanıtladı istifini bozmadan, ötekinden bu bile gelmedi. Batı Trakya’da bizimkiler kask takmıyor, yunan takıyor. Zaten Yunanlılar tam takım kılık kıyafetle bisiklete bindikleri için fark ediliyorlar.

Bir bayırı aşarak yan köye ulaştım ama caminin kenarında dinlenip su içerken bu yoldan ilerlemeyeyim dedim. Hava sabahın bu saatinde yakmaya başlamışken öğle saatlerinde nelerle karşılaşacağımı da tahmin ediyordum. Suyumu içtim cami kenarındaki mezarlıktakilerin ruhuna duamı ettim ve aşağıya doğru köy sokaklarından inip asfalta çıktım. Biraz yolu uzattım ama riske girmemiş oldum.

Gene kuzeye dağlara doğru yöneldim. Ağır bir araçla belirli bir eğimle uzun süre gitmek kadar büyük bir işkence yok. Hele monoton bir yolculukta. Neyse ki GPS arada bir yol gösteriyordu. Önce güvenemedim sonra baktım bir arabanın parlaklığı belli belirsiz görünüyor hemen saptım. Bizim Türkler çaktırmadan bu boş alana inşaat cürufunu boşaltıyormuş. Başta bir irkildiler ama ben selam verince yanıtladılar. “İleride yol nasıl?” diye sordum. “Yol var ama olmasa da sen gidersin tank gibi” dediler. Az biraz havadan sudan konuştuk, “Eyvallah” dedim yola düştüm. Yol var da gerçekten de tank için. Koca taşlar, kaya parçaları… Lastik patlarsa beni buradan kim alır?

Amacım yaka yoluna yani dağın en yakınındaki yola çıkmak. Gene bir su molası daha verdim. Bir köylü uzaylıya bakar gibi yanımdan geçerken “selam” verdim. Durdu, nereye gittiğimi sordu, cevabımı alınca “yok oradan gitme, ora çok dolambaçlı” deyip başka bir yol söyledi. Dediğini yaparsam hem daha az gidecekmişim hem düzgün manzaralı bir yola çıkacakmışım. Oradan aşağıya da yel gibi gidermişim. “Eyvallah” dedim. Enerjim yerimde zaten. Ortada köpek vb de yok. Kim tutar beni.

Aynen adamın dediği gibi gittim. Yaka yoluna ulaştım. Geçen sene meydana gelen yangının tüm izleri burada kendini göstermekte. Tam bir felaket olmuş. Mesela ilerilerde bir kilise var, yanmamış, müslümanı, hristiyanı “Allahın hikmeti” diyor buna. Öte yandan yanında soluklandığım köy Türk köyü ve evler direkten dönmüş. Bir ev ağır hasar almış ama devlet 5,000 euro vermiş tazminat olarak. Bunu bende ayak üstü verebilirim sanıyorum. Bize karşı kullanamayacağı türlü silaha çuvallar dolusu para ödeyip Almanı, Fransızı zengin etmek yerine kendi insanını kurtarabilecek, koruyabilecek önlemler alsalar. İnsanlar bu günlerde zaten hep tetikte. Yangın için whatsapp grupları oluşturulmuş. Şu köyde ateş var, bu köyde duman… Hep haberler geliyor. Her koku, her duman korku kaynağı. Bizimkilerin köyü bile bu felaketten rüzgarın dönmesi ile kurtarabilmişti kendini. Yunanı, Türkü omuz omuza söndürmeye çalışmış yangını elinden geldiğince.

Yola devam ettim. Biraz yokuş aşağı ama bisikletin frenine güvenim ancak bir politikacıya duyduğum kadar. Tahminime göre çok yavaş ilerliyorum. Ama düz yolda basarım, plan bu kadar basit.

Aslında vakit olsa bu dağlar çok güzellikleri saklıyor. Bizimkiler geçim derdinde Yunan ise buraları boş vermiş. Mesela şimdi geçtiğim Susurköy’ün tepesinde ki yerli Türkler Balkan’ı der Linos isimli bir Bizans Kalesi var. Pek bir şey kaldığını sanmıyorum ama bizim familya uğramış olmalı. Yada içerilerde tüm bu izbeliğin ve yalnızlığın içerisinde manastırlar var. Eskiden de varmış. Halen de olması gerektiği gibi tanrı misafirlerine konaklama imkânı da sunan yerler olup Atina’nın zenginlerince yüklü miktarlarda bağışlar alırlarmış. Rivayetler bu şekilde.

Yola devam ettim, ters yönden gelen bisikletli bir Yunan ile selamlaştım. Adam yarışa gidiyormuş gibi tam tekmil giyinmişti ve bisikleti de “vay anam” dedirtecek türdendi. “Yasu” selamına “çav” diye yanıt verdim. Az gitmiştim ki bir sürü köpek peşime takıldı, ben de alabildiğine pedallara asıldım. Havanın aşırı sıcak olması hayvanları bezdirmiş olmalı, yüz metre kadar takip edip peşimi bıraktılar. Ardından kısa sürede demiryoluna vardım. Osmanlı Dönemi’nin bakiyesi. Uzun zamandır yenilenmedi. Almanların yaptığı, Mimar Kemalettin’in onardığı raylar, yollar, duraklar. Hali hazırda çalışmıyor. Bu arada ilk ciddi bayıra geldim ve tökezledim. Zigzaglarla çıkabilirim az zorlanmayla ama karşıdan bir kamyon gelirse Tanrı katına da çıkmaya devam edebilirim. Riski almadım, indim ve bir centilmen edasıyla yürüyerek çıktım.

Soluklanayım dedim. Vahşi bir yer. Buradan dağa çıkarsam Polyanthos Bazilikasına ulaşabilirim ama gözüm kesmedi. Google Amcada da iç açan yorumlar yok. Yunanlar da, tıpkı benim gibi belli başlı yerler haricindeki mekanların bu şekilde kendi haline bırakılmış olmasına takmış durumdalar. Tepe kenarına bisikleti koydum. Rüzgârdan bir, iki kere devrildi. Mesela günümüz yarış bisikletlerine kıyasla tank gibi ağır kalan Dark Avenger bu rüzgâra karşı koyardı.

Manzarayı seyre koyuldum. Kuruçay epeyce kurumuş. Modern köprü hala inşaat halinde. Biraz daha ileride yaklaşık ikibin senelik bir Roma Köprüsü var. Ayakta. Yunan’ın yaptığı modern köprü yıkılmıştı. Yenisini yaptılar o da yıkıldı. Hala da yapıyorlar. Müteahhitin soyadı idis ile mi bitiyor bakmak lazım.

Başlangıçta Roma köprüsüne giderim diyordum ama yol kötü, riske girmeyeyim dedim. Pas geçtim. Hazırdaki köprüye doğru pedala bastım ve inişe geçtim. Muhteşem bir yol. Ama bu bisikletle değil. Bu bisiklet belirli bir hıza kadar fren pabucunu kaale alıyor, o hız aşılınca da frene basmak ile dua etmek arasında anlamlı bir fark kalmıyor. O nedenle çok fazla hız yapamadan köprüden döndüm yola devam ettim.

Roma Köprüsü’nden hızlıca bahsedeyim. Daha önceden gitmiştim. Tahminlere ana yapı Roma eklemeler Osmanlı. Araştırmacıların söylediği bu şekilde. Köprünün kemerlerinden birini 1964 altın arayıcıları yıkmış. Köprünün güneydoğusundaki tepede bir de Polianto Kalesi varmış. Bir yol yok, çok yaman bir yerde.

Kısa bir bayırdan sonra sağa dönen yol güzelleşiyor. Yolun sağında restoran tarzı bir yapı var. Orada da durup su molası verdim. Normalde durmazdım ama bisiklete hiç bakım yapılmamış. Ben de geldiğimden beri yapmadım hiç. Lastikte bazı değişik izler var. İnsanı yolda bırakır diye ürkütüyor.

Tekrar yola koyuldum ve sağdaki yola girdim. Yunan şehitliği gibi çok düzenli, içerisinde anıt olan bir mezarlık burası. Necidir bilemedim, bulamadım. Yola devam ettim. Keyifli bir yol. Anadolu köylerini andıran tozlu, bakımsız bir yol. Yalımlı Köyü karma bir köy, Yunanlar da var. Bir ton yaşlı adam (bana göre bile yaşlı) selam verdiler.

GPS ‘e baktım. İnternetten düşmüşüm ama Google haritası yolu dün işaretlediğim şekilde hala bellekte tutmakta. Gönlüm İskeçe’ye git diyor, mantığım se göl kıyısından sahile. Arabacıköy’e girmeden sola saptım. İleride güzel asfalt bir yol var. Her şey yolunda derken…

Köprünün altına dek yol asfalttı. Tozlu falandı ama asfalttı. Sonra yol bitti. Zaten goole sağa sap diyordu. Saptım. Google’a göre yol olan yerler aslında tarlalar arasındaki patikalarmış. Şuursuzca sulandığı için çoğu yer çamurlu, kimi yerler ise göl haline almış. Ne derinliktedir, ne derece gömülünür bilmiyorum. Durdum. Geri dönmeyi gururuma yediremedim. Derin bir nefes aldım ve “Ya Allah!” diye pedala abandım.

Demeseymişim keşke. Akılsız başın cezasını ayaklar çeker derler ya, öyle olmadı. Her bir uzvum, bisikletin her bir aksamı nasibini aldı. Yol o kadar kötü ki ya çamurda hafifçe savrulup ilerliyorum ya da kuru yerde taşları fırlata. İleriden görüp de “bu taştan uzak durmalı” diye kendi kendime uyardığım her taşın üzerinden geçtim. Neyse ki hasar yok. Bir ara “döneyim” dedim ama haritaya göre Anastassiopolis Antik Kenti’ne çok yakınım. İleride ağaçlık bir alan var. Koruma altındaki tarla yapamamışlar deyip yola devam ettim.

Çalılar bitti. Sola döndüm, ne göreyim. İki tane, en irisinden çoban köpeği sfenks gibi durup bana bakıyorlar. Şimdi dönecek halim yok. Zaten yol da yok. İleri gitsem köpekler devasa bir keçi sürüsüne bekçilik ediyorlar. İleride bir, iki köpek daha var. Bunları geçsem onlar bela olur. Keçi zaten şahsına münhasır bir hayvan. Hele bir tanesi var ki o da bir kayanın üzerine çıkıp beni kesmeye başladı. İleride tüm bu olanlara kayıtsız bir şekilde duran çobanı fark ettim. Böyle bir işte Yunan çalışmaz deyip “selamın aleyküm” diye seslendim.

Selamımı aldı. Tekrar sordum “Köpekler kapar mı geçerken?”

  • “Yok” dedi. “ Ben demeden bir şey yapmazlar”. Tam ben içimden “iyiymiş” diye mırıldanıyordum ki “ama hayvan kapar da” diye tamamladı sözünü.

Sessizce küfrettim. Bu arada da sağımda uzanan, üzeri sarmaşık kaplı bakımsız duvarlara bakınıyorum. Antik kentten çok çöp alanı olmuş bir mekan. İleride yüksek bir kule belli belirsiz seçiliyor. Ama girecek bir yer bulamadım. Tırmanarak girebilirim ama köpekler göz temasını hiç bırakmadı. Asfalt yolda hele geriye az meyilli bir yokuşa dönecek olsam “hov hov” diye hayvanları provoke ederdim ama burada bu yapılacak en son iş.

Çobanın yanına pedalladım. Beş dakika kadar ayak üstü konuştuk. Mekanı sordum. Meğer kaçaklar buraya sığınır, konaklarmış. “İyi ki sana denk geldim, ıssız olsa bela da çıkarmış” dedim. Arapla, Pakistanlı dert değilmiş, zaten onlar saklanırmış. Ama Afgan dertmiş, bu köpekleri bile umursamadan keçileri çalarmış yemek için. Köpekler onların kokusunu aldığında buraya sürüyü getirmezmiş. “İyi senin köpekler Afgan sanmadı beni” dedim, “Yok beyim it iti kokusundan tanır, bir şey olmaz” dedi. “Ha tamam o zaman” dedim, ne diyeyim.

Bastım pedala. Şimdiki durak yıllar önce rastlantı eseri gördüğüm Kütüklü Baba Tekkesi. Haritaya göre pek bir mesafe yok. Hatta bir ara bir asfalta dahi çıktım. Köprüyü aştım mı gerisi kolay gibi görünüyor. Ama mesele şu, google’a göre var olan köprü aslında yok. Bir zamanlar varmış belki de. Sadece bir dereyi aşmam ve dik bayırı bisikletle aşmam gerekecek.

Durakladım. Derenin ileride genişleyip adeta bir göl gibi görünen yerde birbirine kur yapan balıkçılların zarif danslarını seyrettim. Dünyanın tüm dertlerinden uzak olduğumu hissettiğim büyük bir sıkıntının tam ortasında olduğumu düşündüm. Durgun suda kabarcıklar yüzeye çıkıyor, beri de bir iki kaplumbağa dalıp çıkıyor. Yaradana sığındım deredeki taşlardan seke seke karşıya az ıslanarak geçebildim. Tepeyi de “Ya Allah” diyerek tırmandım.

Muhteşem bir manzara. Uçsuz bucaksız uzanan yemyeşil tarlalar. Çeltik değil sanırım. Yemyeşil, sık bir şey. Rüzgâr kuvvetli bir şekilde gündoğusundan esip tüm otları yatırıyor. İnternette gördüğüm Moğolistan manzarası tam karşımda. Nispeten düz ve sert görünen bir yol karşımda uzanıyor. İndim aşağıya, bastım pedala. Yol düz ama düzgün değil. İrili, ufaklı taşlar sıçratıyorum her yöne.

Sonunda sağa dönüyorum. Buradan dönmeyip ilerler ve ilk soldan girerseniz göldeki kuş gözlem alanlarına ulaşıyorsunuz.

Yol gene bozuldu ama düz bir şekilde tütün tarlasında ilerliyorum. Arada tarla kenarlarında karpuzlarda ekilmiş. Çılgınca sulama burada da kendini gösteriyor. Ama sonunda tekkeye ulaşıyorum.

Kütüklü Baba kimdir belli değil. Kimi Evrenos Gazi’nin yanındaki dervişlerden biri diyor, kimi ise Horasan erenlerinden biri. İçinde bir sanduka var. Camdan görünen o. Mekan yakın zamanda onarılmış, bizantik bir çatı kondurulmuş. Yunan tarafı da duyduğuma, okuduğuma göre yapıyı sahiplenmekte. Aziz Corc yani Aya Yorgi’ye ait bir bina olarak kullanmaya niyetliler. Çevre köylerden insanların katıldığı sanatsal etkinlikler vb yapıyorlar.

Buranın sahipleri daha önceden bu mekanı ortadan kaldırmaya çalışmışlar. İki seferinde de mübarek Kütüklü Baba işe niyetlenenlerin rüyalarına konuk olmuş, adamları bu işten vaz geçirmiş.

Duamı ettim bisiklete döndüm. Arka lastik yarılacakmış gibi derin izlere sahip. Hava sıcak diye sulama yapan makineden gelen sular ile lastiği ıslattım. Aynısını kendi saçlarıma da yaptım. Bu arada ayakkabılarım da açılmış. Yıllardır kullanmadığım ama kaliteli bir markanın ürünüydü bunlar. İdare ederiz dedim, nasılsa asfalttayım. Bastım pedala.

Yakınlarda bir köy ve içinde haritaya göre bir Selene Tapınağı var. Google’a göre bir bina var ama bu bina antik bir tapınaktan çok alelade bir kiliseye ait. Haybeye yolu uzatmışım. Devam ediyorum.

Güneş tam tepede, arada sırada araçlar gelip geçiyor. Kollarım kızardı. Kendime hedefler koyuyorum. Şu ağaca dek giderim. Bu çalılığa dek durmak yok gibi. Ansızın takır tukur bir sesle sarsıldım. Arka lastiğe baktım, inmiş. İndim ayakkabılarımdan birisi de parçalandı. Tabanı çıktı. Sakin kafayla hasar tespiti yapayım dedim. Arka lastik yarılmış şüphelendiğim yerlerden. Asfalt haliyle çok daha sıcak. Hava 40 derece ise asfalt herhalde 50’nin çok üzerinde. Uzun zamandır kullanılmayan lastiği hırpalamış olmalı. Tarlaların arasında kalakaldım.

Bir müddet jant üstü gidebilir miyim dedim ama mümkün değil. İlk yerleşime dek kör topal idare ettim. Hafif bir yokuşta ayakkabı iyice çıktı. Çorap üstü cehennemi asfaltta sıçraya sıçraya yanımda bisiklet yürümeye çalıştım. Önce bir evin gölgesinde dinlenmeye çalıştım. Sonrasında epeyce yürüyerek bir markete sığındım.

Nea Kessani yani bizim Keşan mübadillerinin kurduğu bu köyün marketi bir mağara kadar soğuk ve karanlık. Eldeki tüm suyu bitirdiğim çin buradan buz gibi bir su aldım. Bir de sandalye verdiler bizimkileri aradım. Denize gitmek için hayatları boyunca girmedikleri bu yola girip beni alıp Fener‘e (Fanari) denize gittik.

Ayaklar bitmiş. Günlerce sızlaması mı su toplaması mı? Hangi birini anlatayım. Bununla beraber bacaklarda hiçbir ağrı yok. Gerçi dönüş yolu daha yokuş olacaktı, o yolu yapsam ağrı olurdu.  Yalan yanlış yollara girerek 42 km kadar bir yolu pedallamışım. Çok ders çıkardım.

Öncelikle bisiklet rotası yoksa yürüyüş rotasına kırsalda güvenmeyeceğim. Araç yolu en iyisi. Ardından Dark Avenger için iç ve dış lastiğini değiştirdim. İç ve dış lastik arasına da koruyucu plastiklerden birisini aldım.

2025 planı belli. Birinde İskeçe’ye gidip geleceğim. Diğer turda ise doğu yönüne gidip Makri falan diyorum ama Allah bilir.

 

 

Etiketler:bisiklet turuyunanistan
Bu makaleyi paylaş
Facebook Twitter Pinterest Whatsapp Whatsapp LinkedIn Telegram Threads Email Copy Link Print
Paylaş
Tepkin Nedir?
Love1
Sad0
Happy0
Angry0
Surprise0
Wink0
Değerlendirme Bırak Değerlendirme Bırak

Değerlendirme Bırak Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen bir oy belirleyin!

Hemen Ara

Kategoriler

  • Afrika
  • Arkeoloji
  • Asya
  • Avrupa
  • Duyurular
  • Geziler
  • Kitap
  • Müzik
  • Sinema & Film
  • Spor
  • Tarih
  • Teknoloji
  • Türkiye
  • Yaşam

Popüler Aramalar

17. yüzyıl osmanlı 1793 Kurt ve Bekçi bahreyn balkan before the rain bisiklet bisiklet turu giro giro d'italia ispanya bisiklet turu kaneo kitap kuveyt Köprülerin Arasındaki Şehir 1974 mohaç osmanlı Niklas Natt Och Dag osmanli askerî tarih osmanli avrupa osmanli avrupa fethi osmanli avrupa seferleri osmanli balkanlarda osmanli macaristan osmanli sefer günlükleri osmanli sefer organizasyonu osmanli tarih osmanli viyana planı osmanlı askerî harekâtı osmanlı balkanlar osmanlı coğrafya osmanlı lojistik osmanlı macaristan seferi osmanlı rota haritası osmanlı tuna seferi osmanlı viyana yolu polisiye sadrazam kara mustafa solina silahlı tarih viyana kapıları 1683 viyana kuşatması rotası viyana seferi güzergahı viyana yürüyüşü 1683 vuelta vuelta 2025 yağmurdan önce
- Reklam -
Ad imageAd image

Takipte Kalın

FacebookLike
InstagramFollow
YoutubeSubscribe
TiktokFollow

Takvim

Kasım 2025
P S Ç P C C P
 12
3456789
10111213141516
17181920212223
24252627282930
« Ağu    

Bunları da Beğenebilirsin

Spor

La Vuelta 2025 İspanya Bisiklet Turu

Bora Arasan 3 dakikalık okuma
Spor

Tour de France 2025 – 112. edisyona hoşgeldik

Bora Arasan 4 dakikalık okuma
Spor

Giro 2025 biterken…

Bora Arasan 2 dakikalık okuma
Spor

Giro d’italia 2025 Etap 21 – Roma Düz Yol Etabı (01/06/2025)

Bora Arasan 1 dakikalık okuma

GezipKesfedelim.com, seyahat severler için birinci sınıf bir rehberdir. Platformumuzda dünya genelinde popüler ve gizli kalmış destinasyonlar hakkında kapsamlı bilgiler bulabilirsiniz. Yerel halkın önerileri ve deneyimleriyle seyahatlerinizi daha özel hale getirebilirsiniz. Blog yazıları ve seyahat hikayeleri, yeni yerler keşfetmek için size ilham verecek. 

Kategoriler

  • Afrika
  • Asya
  • Avrupa
  • Duyurular
  • Genel
  • Güney Amerika
  • Kuzey Amerika
  • Okyanusya
  • Türkiye

Bilgilendirme

  • Hakkımızda
  • Danışmanlık
  • Sponsorluk
  • İletişim

Takipte Kalın

Yeni maceralar ve keşifler için bizi izlemeye devam edin!
  • Telefon: +90 542 744 70 04
  • E-Posta: bilgi@gezipkesfedelim.com
Gezip KeşfedelimGezip Keşfedelim
Bizi Takip Edin
Tüm Hakları Saklıdır. 2024 © M. Bora Arasan. | GezipKesfedelim.com
  • Sponsorluk
  • İletişim
Tekrar Hoşgeldiniz!

Giriş Yapın

Kayıt Ol Şifreni mi unuttun?