Varna’nın içinde yüzülecek bir yer yok dendiği için – varmış meğer, anlatacağım sonra – şansımı hem Altın Kumlar ‘a hem de Varna’ya yakın bir yerde denemeye karar vermiş ve Kabakum yakınlarında bir daire tutmuştum. Harika ötesi bir yerde gerçek anlamda denize sıfır bir yerde konakladık. Çalışanlardan birisi Türk. Tabii ki aksanından tutun kullandığı kelimelere kadar her şeyiyle yöresel bir adam.
Neyse Kabakum sahili yer yer kum yer yer pirinç büyüklüğünde çakıllardan oluşan uçsuz bucaksız bir kıyıya sahip. Ama Karadeniz’in dalgaları dövdüğü için yüzmesi biraz güç. Buna karşın denizi gayet düzenli bir tempoda derinleştiği için dalgalara dikkat edildiği sürece pek problem yaratacak bir yere benzemiyor. Genelde de yerli halk tarafından kullanılıyor.
Gelelim meşhur Altın Kumlar’a… Varna ile burası arasında otobüsler işlemekte. Zaten Kabakum’a da bunlar ile ulaşabiliyorsunuz. 1 leva ücreti var. Bir bakıma çoktan turizm sanayisinin kendisi haline gelmiş upuzun bir sahil. Amerikan rapçilerin kliplerindeki hatunları aratmayacak ablalar ile dolu sahilde yok yok. McDonalds bile var.
Denizine gelirsek… Girdik elbette. Aynı gün içinde Kabakum’da da yüzdüğümüz için karşılaştırma imkanım var. Günlerdir deniz aşırı dalgalı olduğu için en az Kabakum kadar yosunlu. Fakat buraya vuran dalgalar daha irice ve geri dönüşü sırasında sahili de epeyce süpürüyor. Önceden burası için Karadeniz’in en tehlikeli noktalarından olduğunu okumuştum ama bu kadar turist neden gelsin o zaman diyerek geçiştirmiştim.
Genelde böyle dalgalı yerlerde oğlumu kıyı ile kendim arasında tutarım. Belki hiçbir artısı, faydası olmayacak bir şeydir. Ama bir balık saldırsa, bir dalga savursa ona bariyer olabileyim isterim. Ahım şahım yüzdüğüm iddia edilemese de bunu yaparım. Burada üst üste üç dalga yedik. Oğlum benden iki metre kadar kıyıya daha yakındı. Son dalgada, bembeyaz olmuş köpüklerin arasında yanımdan kayıp giderken gördüm onu. İnsan panikliyor. Gerçi ayakta durduğumda belki bir metreden az biraz daha derinde olduğumu fark etsemde o anki korku bambaşka idi.
Bulgar sahiline gelince kimsenin kimseyi umursadığı yok. Burası tanınmış bir yer olduğu için ne yazık ki İngilizler ve bizim Almancılarla takılan çulsuz Almanlar da akın etmekte. Bunlar plajların kıro popülasyonunu oluştursa da çokta kötü bir yer değil.
Belki denizin sakin olduğu bir zamana denk geliriz. Takip edeceğiz.