Gezip KeşfedelimGezip KeşfedelimGezip Keşfedelim
  • Anasayfa
  • Turlarımız
    • Avrupa Turları
      • En kapsamlı, en dolu dolu Yunanistan Turu’nda bizimle gezer misiniz?
      • Moldova’yı Geziyoruz: 5 Gün 3 Bölge Sayısız Kent ve Kasaba (Gagavuzya, Transdinyester, Kişinev)
      • Macaristan’a, Kurultay’a gidiyoruz, akraba topluluklarla buluşuyoruz ( 2. grup )
      • Macaristan’a, Kurultay’a gidiyoruz, akraba topluluklarla buluşuyoruz
      • 8 Günlük Her yönüyle Büyük İzlanda Turu
      • Kısa İzlanda Turu
      • Arnavutluk Turları
      • Bosna Hersek Turları
      • Çekya Turları
      • Karadağ Gezisi
      • Kosova’ya gidiyoruz…
      • Macaristan Turları
      • Makedonya Gezisi
      • Sırbistan’ı bizimle gezmeye ne dersiniz…
    • Asya Turları
      • Hindistan Turları
      • 3 Ülke Turu ( Kazakistan – Tacikistan ve Özbekistan )
      • Kırgızistan Kültür, Tarih ve Yürüyüş Turu
      • Kazakistan – Kırgızistan Turu
      • Kazakistan ve Özbekistan Tarih Turu
    • Afrika Turları
      • Kahire Turu
      • Büyük Mısır Turu
  • Kategoriler
    • Duyurular
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Güney Amerika
    • Kuzey Amerika
    • Okyanusya
    • Türkiye
    • Spor
    • Kitap
  • Hakkımızda
    • Hakkımızda
    • Gezdiğim Ülkeler
    • Danışmanlık
    • Kitaplar
      • Berberi Korsanların Hikayesi – Stanley Lane-Poole (Çeviren: M. Bora Arasan)
  • Blog
  • Forumlar
  • İletişim
    • İletişim
    • Sponsorluk
Okuyorum: Dubrovnik daha ne kadar gezilebilir ki…
Paylaş
Bildirim
Yazı Tipi Yeniden BoyutlandırıcıAa
Gezip KeşfedelimGezip Keşfedelim
Yazı Tipi Yeniden BoyutlandırıcıAa
  • Anasayfa
  • Turlarımız
  • Kategoriler
  • Hakkımızda
  • Blog
  • Forumlar
  • İletişim
Hemen Ara
  • Anasayfa
  • Turlarımız
    • Avrupa Turları
    • Asya Turları
    • Afrika Turları
  • Kategoriler
    • Duyurular
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Güney Amerika
    • Kuzey Amerika
    • Okyanusya
    • Türkiye
    • Spor
    • Kitap
  • Hakkımızda
    • Hakkımızda
    • Gezdiğim Ülkeler
    • Danışmanlık
    • Kitaplar
  • Blog
  • Forumlar
  • İletişim
    • İletişim
    • Sponsorluk
Giriş Yap Giriş Yap
Bizi Takip Edin
  • Sponsorluk
  • İletişim
Tüm Hakları Saklıdır. 2024 © M. Bora Arasan. | GezipKesfedelim.com
Dubrovnik, Hırvatistan
Dubrovnik, Hırvatistan
Gezip Keşfedelim > Blog > Avrupa > Dubrovnik daha ne kadar gezilebilir ki…
Avrupa

Dubrovnik daha ne kadar gezilebilir ki…

Bora Arasan
Son güncelleme: 28/11/2024 23:11
Tarafından Bora Arasan
Paylaş

Ston ‘a kendi başımıza mı gitsek diye düşündüysem de eşim gerek yok deyince ortak karar alınmış oldu J Ston ve sonrasındaki Korçula otomatikman elenmiş oldu.

Ston ‘un yol üzerinde şarap evlerine uğranılabilen bizler için Osmanlı’ya tuz sağlayan başlıca yerlerden olma dışında pek bir önemi yok. Yol boyunca kısmen Mostar ‘a giderken gördüğümüz manzaradan da tahmin ediyoruz neler kaçırdığımızı.

Öte yandan Korçula, Ston ‘u gördüğümüz yol ayrımından 78 km daha uzakta idi. Feribotla ulaşılabilen, fotoğraflarına bakılınca Budva ‘nın epeyce büyük ölçeklisi bir yerleşim olduğu görülüyor. Uskok denilen Hırvat korsanlarının üslerinden birisi. Ünlü seyyah Marko Polo burada doğmuş. Burada büyümüş ve buradaki bir deniz savaşında Cenevizlilerin eline esir düşmüş.

Bunun yanısıra mütemadiyen bizim korsanlar tarafından da yoklanmış. Bulabildiğim son kayıt 1715 yılına ait.

Havanın iyi olmasına da güvenerek 6 numaralı otobüse atladık ve soluğu kentin kapısının önündeki alanda aldık. Burada şöyle bir uygulama var. Bileti otobüste şoförden alırsanız 10 Kuna ödüyorsunuz. Gişeden yada başka bir yerden aldığınızda ise 8 Kuna ödemektesiniz. Alınan bilet işaretlendikten sonra bir saat daha geçerliliğini koruyor.

Hava iyi. Bir çok uzak doğulu ve yaşı geçkin İngiliz meydanda sağı solu görüntülüyor. Uzakdoğuluların gene abartılı ve mantığını çözemediğim poz vermeleri durumu burada da geçerli. Meydandaki çeşmelerde tıpkı Roma’daki çeşmelerdeki gibi çirkin balık figürleri görülüyor. Birde epeyce erotik bir heykel var. Biz de Lavreniak Kalesi ‘ni arka plana alarak epeyce poz çekip şehre giriyoruz.

Günün aktivitesi surların üzerinde turlamak. Bunun için Onofri çeşmesinin arkasında kalan yerdeki odadan bilet alınıyor. Kuna vermezseniz adam başı 7,5 euro vermeniz yetmekte. (Tam 50, çocuk 20 Kuna) Ücret epeyce fazla ama şehirde yapacak başka bir aktivite yok. Surlarda ilerlemek 1,5 saati (hızınıza ve zevkinize bağlı tabi bu süre) bulmakta.

Surlar çok güzel onarılmış. Ama gezerken sıcağa ve rüzgara dikkat etmek gerekli. Hava güneşli olduğu için epeyce terledim, rüzgarlı olduğu için de serseme döndüm. Küçük gözetleme kuleleri var. Saat yönünün tersi istikamette geziliyor surlar. İlk çıktığımız yerden ana cadde olan Stradun oldukça güzel görünüyor. Onofri çeşmesinin tıpkı Panteon gibi tepesinde bir delik varmış onu da görmüş olduk.


Bu surlarda nöbet tutmak epeyce zor epeyce sıkıcı olsa gerek. Uzun süre tek düze duran mavi bir ufka bakıyorsunuz. Bir süre sonra insanın hipnotize olmuşçasına başka bir şey göremez olması gayet mümkün. Uçsuz bucaksız Adriyatik uzanıyor ufka değin. Kuzeye doğru epeyce zumluyorum makinayı. Bir ada var karşımda ama gezilerde uğranılan üç adadan birisi mi? Burada en güzel detaylardan birisi surların üzerindeki teleskopların parasız olması.

İlk dönüşü yaptığımız burç Bokar Kulesi. (Lapidarij de denmekte ) Şehrin surlara bakan taraflarında yıkıntı binalar görülüyor. Çatıların renginden hangisi yenilendi, hangisi savaşı kazasız atlattı anlamak pekala mümkün. Bunun yanısıra evlerdeki çamaşır görüntüleri burada da mevcut.

Artık Lokrum adası da görünür durumda. Üzerinde bir restoran, bir manastır ve birde plaj olan adanın vakti zamanında Aslan yürekli Richard ‘a da fırtınalı bir günde ev sahipliği yapmış. Sanırım Akdenizde Richard ‘ın fırtınaya yakalanıp sığınmadığı ada yok. Lokrum daha çok Dubrovnik ‘in limanına doğal bir mendirek gibi bir konumda.

Güneye ilerledikçe şehrin sokakları da kendini gösteriyor. Gerçekten de Venedik ‘in küçük bir modeli. Benzeri dar, kimi zaman üstü kapalı sokaklar burada da karşımıza çıkıyor. Atalarımız da benle hem fikir olmalı ki Ragusa kentine “güzel venedik “anlamına gelen “dobro venedik ” demişler. Rivayete göre zamanla bu isim çevre halkların ağızlarında Dubrovnik ‘e dek dönüşmüş. Zaten şehrin resmi olarak Dubrovnik ismini kullanmaya başlaması 1918 yılında oluyor. . Öte yandan kentin isminin Dubrova yani “meşe ağacı” kelimesinden geldiğini de söylüyorlar. Meşeler yanmış . Surlardan tepelere bakınca daha önceden de dediğim gibi yangınların buradan eksik olmadığını söyleyebiliriz. Buraları da gezelim diyerek listemize ekliyoruz. Denizcilik müzesi ve akvaryuma giden yolda surlardan çıkıp bir bağlantı yolu ile devam ediyoruz. Bu noktadaki burç Aziz İvan kalesi oluyor. Bu ikinci kısma girerken bilet kontrolü yapılıyor. Biletler barkodlu. Bu kısımdan limanı ve meydanı görmek daha kolay.
Buradan ilerlerken Aziz Lukas kilisesi ‘nin de yanından geçiyoruz. Giriş kapısı ve merdivenleri güzel. Ravelin Kalesine dek gidip burada dinlenip manzaranın tadını çıkarıyoruz.

Yürüyoruz. Önce Dominikenlerin kilise ve manastırdan oluşan kompleksini tepeden görüyoruz. Şehir karşımızda. Minceta Kulesi biraz ötede masalımsı bir havaya sahip görüntüsüyle bizi çağırırcasına duruyor. Ona doğru ilerleyip bir ton fotoğraf çekerek en yüksek burca dek çıkıyorum. Eşim yorulmuş olacak kuleye dek çıkmıyor. Kulenin yoksa daha doğrusu burcun üstündeki küçük odanın pencerelerinden fotoğraflamaya devam ediyorum.

Şehre inip Stradun Caddesi’nin sonundaki kafede dinleniyoruz. Yer gök İtalyan dolu. Belirli günlerde İtalya’dan feribotlar gelmekte. Bir detay daha. Bu diyarlarda tuvalet sorununuzu herhangi bir kafeye girerek giderebiliyorsunuz. Kimsenin kimseye karıştığı yok.

Dubrovnik hakkındaki anektodlara devam edeyim. Pek çok internet sitesinde Dubrovnik ‘in cumhuriyetle yönetildiği, yöneticisini seçimle başa geçirdiği yazmakta. Kısmen doğru. Şehirdeki halk üç sınıfa ayrılmış. Asiller, vatandaşlar ve esnaf. Yönetim asil sınıfta idi. Vatandaşlar kısıtlı bir katılım hakkına sahipken esnaf sadece vardı ama etkisi yoktu. Sınıflar arası evlilik mümkün değildi.

Yönetim ikili meclisten oluşmuş Venedik tipi idi. 1 8 yaşını aşan her asilin üyesi olduğu büyük konsülün üyesi olurdu. On bir üyeden oluşan bir de küçük konsül bulunurdu. Bu üyeler devletin başı olan “rektör” tarafından seçilirdi. 45 kişilik bir senato bulunurdu. Rektörler bir aylık süre için seçilirdi ve bir kişi tekrar rektör olabilmek için en az iki sene beklemeliydi. Amaç burada herkesin yönetme ihtirasını köreltmek ve belirli bir ailenin sivrilmesini engellemekti.

Önce Sponza Sarayına ilerliyoruz. Zaten meydandaki Orlando heykelinin karşısındaki çatısında küçük, süslü heykellerin olduğu yapı burası. Üç katlı yapının zarif birde portikosu var. (Avrupadayız ya revak demiyoruz) Girişin solundaki küçük oda Sırp kuşatmasında ölenlerin anısına düzenlenmiş. Sienadaki belediye binasına benzeyen kısmında ise duvarları Dubrovnik ve civarının geçmişten gelen fotoğrafları ile süslemişler.


Orlando heykelinden de kısaca bahsedeyim. Üç basamaklı bir kaide de sırtını duvara yaslamış, elinde kılıcı ile “vur kafasına al lokmasını” intibahı yaratan heykel şehrin duyurularının yapıldığı yermiş. “Yermiş “ diyorum çünkü pek akılcıl gelmemekte. Normal haberler en alt basamağa çıkarak verilirken biaz önemli duyurular bir üsttekine çıkılarak halka aktarılmakta imiş. En önemli haberlerde tahmin edeceğiniz gibi en üst basamağa çıkıp duyurulmaktaymış.

Her yarım saatte bir iki tunç adam tarafından çanı çalınan kulenin yanından limana çıktık. Önce Lokrum adasına gitmeyi düşündüysek de rüzgarın tesiri ve ne yapacağımızı bilemememizin etkisiyle vazgeçtik. Daha önceden kafamıza koyduğumuz gibi surlarda dolaşırken gördüğümüz labirentimsi ara sokaklara daldık. Önce Rektör ‘ün Sarayı ‘nın güzel revaklarına şöyle bir göz attık ve ilk geldiğimiz akşam giripte beğenmediğimiz Vlaus kilisesine tekrar girmedik. Kilisenin restorasyonu sırasında yapılan kazılarda bir takım parçalar bulunmuş. Bu parçalar sayesinde bilinenin aksine Dubrovniklilerin 7. yüzyılda Cavtat ‘da değilde 4. yy da şimdiki yerlerinde ilk kolonilerini kurdukları ortaya çıkmış. Daha bilim çevreleri tarafından onaylanmadığından her yerde bu sadece teori olarak yazmakta.

Ara sokaklar güzel. Bu sokaklarda dolanmak, sağa sola girip çıkmak gerçekten hoş bir zaman geçirmenizi sağlıyor. Kimi zaman bir kapı tokmağındaki küçük bir detay, kimi zaman bir kapının girişindeki hoş işlemeler kimi zaman sarkan rengarenk elbiseler sizi şaşırtabiliyor, gülümsemenizi sağlıyor.

Sokaklarda dolaşırken bir anda kendimizi Adriyatik ‘i seyrederken buluyoruz. Surların altındaki küçük bir kapıdan girip kayalıklara ulaşılıyor. Surları dolaşırken gördüğümüz balık tutan adamın nereden gelmiş olabileceği sorusunun cevabını da bulmuş oluyoruz.

Elimizde harita ile katedrali bulmamız güç olmuyor. Aslında herhangi bir yeri haritasız da bulmak oldukça kolay. Katedral binası dışarıdan oldukça güzel. Girişin solundaki kamu binası “hazine” olarak geçen yer mi onu anlayamadım. Bu şehrin kiliseleri dışarıdan oldukça güzel. Fakat iç kısımları için aynı şeyi söylemek oldukça güç. Nispeten bu kilise, o da katedral olmasının nedeniyle biraz daha albeniliydi. Altar kısmında porfir benzeri bir iki sütun ve aynı yerdeki yarım kubbenin iç tarafındaki freskler görmeye değer kısımlardı. Ayrıca girişe göre sağ taraftaki küçük, ne olduğu belirsiz, demir parmaklıklı kapının ardındaki nedir, anlayamadım.

Burada da biraz dinlendikten sonra zarif merdivenlerden inerek Gundulic Meydanı’na varıyoruz. Burada her sabah pazar kurulmakta. Meydanın kenarında birde büyük heykel var. Pazardan bahsedeyim. Genelde civarda yetişen ürünler, hediyelik eşya, ev yapımı içkiler satılmakta. Biz buraya gelene dek pazardan geriye bir şey kalmamıştı. Eşim önce limoncello tattı. Napoli’dekinden daha iyiymiş. Burada turunçgil çok. Napoli’dekinden de renk tutana dek kim bilir neler katmışlardır… Tatlılarda incir ve üzüm oldukça kullanılmış. Badem, incir gibi kelimeleri satıcı kadınlar zorlanmadan anladılar. Son yıllarda artan Türk turist etkisiyle mi yoksa yıllar öncesinden bu yöreye sinen Osmanlı etkisiyle mi bu da bilinmez J

Hoş bir detay daha. Satılan küçük, yerel kıyafetli kadın biblo yada bebeklerinin kıyafetleri özellikle başlarına bağladıkları örtüler kişinin toplumsal statüsünü belli ediyor. Bir kadın evli mi, bekar mı , şöyle mi böyle mi gibi sorular eski günlerde şöyle bir kılığına bakarak anlaşılabiliyormuş.


Bu kadar yürüyüş insanı acıktırıyor. Rehber kitaplar ara sokaklarda ucuz kafeteryalar olduğunu yazıyor. Nispeten doğru. Balık lokantaları bize pek de ucuz gelmedi. Çok çeşitli ve hesaplı pizzalar var. Ama menülere dikkatli bakmak gerekiyor. Et, salam, sosis burada hep domuz eti. Biz ne olur ne olmaz deyip etten kaçıp basit bir margarita pizza yedik. Adamların zeytinli dedikleri pizzanın sadece ortasında bir yeşil zeytin vardı. Açlıktan silip süpürmüşüz. Bu arada televizyonda ampute oyuncuların olduğu bir voleybol maçı vardı. Epeyce eleştirsem de adamların çok yönlü olduğunu söylemek gerek. Yaşamdan kopmamaya özen gösteriyorlar.

Otobüse atlayarak otele dönüyoruz. Burada otobüsler oldukça dakik. Şehir içi ve uzak bölgelere giden araçların tarifelerine bu linkten ulaşabilirsiniz.
http://libertasdubrovnik.hr/ Şehir dışı olanlar şehrin öte tarafındaki asma köprünün yakınlarındaki gardan kalkıyor. Öte yandan eski şehrin girişinin önündeki duraktan da yakın çevredeki her yere ulaşmak kolaylıkla mümkün.

Akşam son yemeğimiz, iyi bir yere gidelim dediysekte girdiğimiz lokantadan koku nedeniyle hemen çıktık. Burada servis neredeyse sıfır. Dünkü boşnak köftesi zulmünden sonra ilk akşam tadını beğendiğimiz Boşnak lokantasında şansımızı deneyelim dedik.

Önce standartlaşan kestirmeden gidelim diyerek kaybolma vakalarından birini yaşadık. Neyse ki mantık yürüterek kısa sürede istediğimiz noktaya ulaştık. Fiyatı hesaplı ama servis kavramı yok demiştim. Bizde içine döner konulan pidelerden birini ortadan yarmışlar. İçinde beş tane köfte. Yanında ise yemeklik soğan kuşbaşı doğranmış. Yedim tabii. Güvenilir et olunca yenmezse olmaz. Fakat tabakta iki parça domates olsa, biraz renk olsa ne kadar da farklı olurdu.

Bu makaleyi paylaş
Facebook Twitter Pinterest Whatsapp Whatsapp LinkedIn Telegram Threads Email Copy Link Print
Paylaş
Tepkin Nedir?
Love0
Sad0
Happy0
Angry0
Surprise0
Wink0
Değerlendirme Bırak Değerlendirme Bırak

Değerlendirme Bırak Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen bir oy belirleyin!

Hemen Ara

Kategoriler

  • Afrika
  • Arkeoloji
  • Asya
  • Avrupa
  • Duyurular
  • Geziler
  • Kitap
  • Müzik
  • Sinema & Film
  • Spor
  • Tarih
  • Teknoloji
  • Türkiye
  • Yaşam

Popüler Aramalar

17. yüzyıl osmanlı 1793 Kurt ve Bekçi bahreyn balkan before the rain bisiklet bisiklet turu giro giro d'italia ispanya bisiklet turu kaneo kitap kuveyt Köprülerin Arasındaki Şehir 1974 mohaç osmanlı Niklas Natt Och Dag osmanli askerî tarih osmanli avrupa osmanli avrupa fethi osmanli avrupa seferleri osmanli balkanlarda osmanli macaristan osmanli sefer günlükleri osmanli sefer organizasyonu osmanli tarih osmanli viyana planı osmanlı askerî harekâtı osmanlı balkanlar osmanlı coğrafya osmanlı lojistik osmanlı macaristan seferi osmanlı rota haritası osmanlı tuna seferi osmanlı viyana yolu polisiye sadrazam kara mustafa solina silahlı tarih viyana kapıları 1683 viyana kuşatması rotası viyana seferi güzergahı viyana yürüyüşü 1683 vuelta vuelta 2025 yağmurdan önce
- Reklam -
Ad imageAd image

Takipte Kalın

FacebookLike
InstagramFollow
YoutubeSubscribe
TiktokFollow

Takvim

Aralık 2025
P S Ç P C C P
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
293031  
« Ağu    

Bunları da Beğenebilirsin

AvrupaSpor

Yunanistan Bisiklet Turu 2024

Bora Arasan 18 dakikalık okuma

2025 Yılının ilk İstanbul Keşif Gezisi (6 Nisan 2025 Pazar)

Bora Arasan 1 dakikalık okuma
Ayfilon'da gün batımı, Kıbrıs
AvrupaDuyurular

Hep beraber Kıbrıs’ı geziyoruz.

Bora Arasan 3 dakikalık okuma
Mestia Kırsalı ve kule evler
Avrupa

Gürcistan Turu Gün -7 : Dağların kraliçesi Mestia

Bora Arasan 6 dakikalık okuma

GezipKesfedelim.com, seyahat severler için birinci sınıf bir rehberdir. Platformumuzda dünya genelinde popüler ve gizli kalmış destinasyonlar hakkında kapsamlı bilgiler bulabilirsiniz. Yerel halkın önerileri ve deneyimleriyle seyahatlerinizi daha özel hale getirebilirsiniz. Blog yazıları ve seyahat hikayeleri, yeni yerler keşfetmek için size ilham verecek. 

Kategoriler

  • Afrika
  • Asya
  • Avrupa
  • Duyurular
  • Genel
  • Güney Amerika
  • Kuzey Amerika
  • Okyanusya
  • Türkiye

Bilgilendirme

  • Hakkımızda
  • Danışmanlık
  • Sponsorluk
  • İletişim

Takipte Kalın

Yeni maceralar ve keşifler için bizi izlemeye devam edin!
  • Telefon: +90 542 744 70 04
  • E-Posta: bilgi@gezipkesfedelim.com
Gezip KeşfedelimGezip Keşfedelim
Bizi Takip Edin
Tüm Hakları Saklıdır. 2024 © M. Bora Arasan. | GezipKesfedelim.com
  • Sponsorluk
  • İletişim
Tekrar Hoşgeldiniz!

Giriş Yapın

Kayıt Ol Şifreni mi unuttun?