Bugün Naksos ‘a geçecektik. An itibariyle ne zaman geçilecek sorusu gündemde. Erdemler için başka bir yer arıyoruz ama boş yer yok. Herkes tıkış tıkışta olsa tek bir odaya doluşacak en kötü durumda.
Arabayı teslim etmeden Can Abi, Erdem ve ben şehre iniyoruz. Biletlerin akıbeti ne olacak, gemi ne zaman gelecek, grev ne zaman gidecek sorularının yanı sıra Can Abi’nin dolarlarını euroya çevirmesi var. Fotoğraf makinam da kayıp, kim bilir nerelerde?
Erdem bizi bırakıp arabayı teslim etmek için hızla dönüyor. Biz turizm ofislerinden birindeyiz. Ortalık ana baba günü. Avrupalının insani değerlerinin bir işin ucu kendi kıçına girdiğinde değiştiğinin güzel bir örneği bugün. Sıra uzamış güneşin altında erirken Can Abi’yi içeri ittiriyorum. Önümdeki minyon kız içindeki aslanı salıp abuk bir İngilizce ile bağırmaya başlıyor. Can Abi ilgisiz bir köşeye gidip yığılırcasına oturunca ikna oluyor. Sonsuz sıranın sonunda başka bir firmadan iptal yapmamız gerektiğini öğreniyoruz. Zaman kaybı, çalışanların insanlara saygısızca davranışlarını izlemek, para bozdurmaya çalışırken 100 doları bozarken 9 euro kadar bir paranın komisyon diye alınmaya çalışırken itiraz etmemiz ve akabinde paranın üzerimize köpeğe kemik atılırmış gibi iade edilmesi. Bunlar akılda kalanlar.
Neyse öteki dükkana gittik, derdimizi anlattık. Anaç görünümlü bir kadın karşımızda. Paranın iadesi için işlem başlattı. Şansımıza yarına da bir gemi var, hem de yarı fiyatına neredeyse. Aylar önce aldığım fiyat ne de yüksekmiş meğer. Bu işi de hallettik. Can Abi ile terminale gidip otobüsle hemen bizim Perissa ‘ya zıpladık. Adam başı 2,40 euro otobüse vermek içime oturmadı değil. Oturdu.
Yapacak bir şey yok. Sahile gittik. Tüm gün aylak aylak vakit geçirdik. Denize doydum mu, doydum.
Dönüşte arabayı kiraladığım yere de uğradık. Makinamı bulup getirmişler. Boş oda da bulduk. Yarın da bizim nakliyeyi Giannis Abi’miz yapacak. İşler yoluna mı giriyor ne?