Maxime Chattam’ın son okuduğum polisiyesi “Tarikat”
Bakalım kapakta neler yazmakta.
Dünya üzerindeki her bir insana karşılık bir buçuk milyar böceğin olduğunu biliyor muydunuz? Bütün böcekler aniden birbiriyle iletişim kurmaya ve organize olmaya başlasaydı, birkaç günden daha fazla hayatta kalamazdık. Kelimenin tam anlamıyla kıyameti yaşardık.
Peki bu böceklerden her biri, bir tarikatın amaçları doğrultusunda yönlendirilseydi? Tarikat, hem insan türüne iyilik yapmak hem de gün geçtikçe daha da bencilleşen insanlık karşısında can çekişen gezegeni rahata kavuşturmak istiyor.
İnsanlığı böceklere yem ederek, ebedi dinginliği sağlamanın peşinde koşan bir kıyamet tarikatı.
Fransız geriliminin ustalarından Maxime Chattam, insanı gerçeklikten koparmadan kurgunun içine çeken üslubuyla en temel korkularımızdan birini konu ediniyor. Tarikat’ı okurken uykusuz gecelere hazırlıklı olmalısınız.
Gelelim şahsi yorumlara.
Chattam her kitabında bağımsız bir kahraman yada başrol profili sunmakta. Dave Gurney ve maceraları gibi bir şecere söz konusu değil. Bu kitabın da kahramanı aykırı bir kişilik ( Netflix tarzı bu kez), idealist ama başarısız bir polis. Ama son söze bakılırsa kahramanımız Gore bir serinin kahramanı olabilir yada başka bir kitapta şöyle bir karşımıza çıkabilir. Göreceğiz.
Şehrin pek tekin olmayan bir bölgesinde denk geldikleri bir ceset etrafında gördüğü birbirinden farklı türden böcekler ilgisini çeker. Üniversite hayatında bu branşta eğitim almıştır ve bu tür böceklerin normal şartlarda bir arada olmayacağını da öğrenmiştir. Yöreyi araştırdığında birilerinin “homeless” insanlar arasında anket yaptığını ve toplumun dışladığı bu insanların arasından birilerinin kaybolduğunu öğrenir. Ama kimse ilgilenmemektedir.
Öte yandan bir anne kızının kaybolması sonucu romanın diğer kahramanı bayan dedektife gider. Kadından polisten habersiz farklı bir açıdan olayı araştırmaya başlar ve değişik aşamalardan geçen olaylar ikisinin çakışması ile devam eder.
Konu ilginç. İki ayrı konu ağır ağır ilerlerken ansızın okumayı kesemeyeceğiniz bir akışta buluyorsunuz kendinizi. Chattam kitaplarının hepsi gibi akıcı ama daha önceden okuduklarımdan farklı geldi. Yazarın karanlık yüzü burada pek hissedilmedi. Güzel kurgulanmış, kaliteli ve ilginç bir polisiye olarak değerlendirdim. Halbuki Chattam kitabı denen nesne bir, iki katman daha üstte olur ve kitabı bitirip rafa koyarken yazar için “bu adamda da bir şeyler var, karanlık bir tip” dedirtirdi.
Özetle, “bu kitap okunur mu?” diye sorarsanız “kesinlikle” okunur. “İyi bir kitap mı?” derseniz “harika bir kitap” derim. Sadece En iyi Maxime Chattam kitabı değil.